OBUR DÜNYA

Ne güzel günlerdi, o günler...

İnternetsiz, cep telefonsuz, hes kodsuz, şifresiz..

Yalansız, dolansın, tek selamın yettiği günler...

O bozulmamışlığı, aktaramadık bu tarafa, ışınlayamadık.

Mekânları yok ettik. Anı defterinin arasındaki, kurumuş, çiçeklere sahip çıkamadık.

Bir mekân... bir objenin... hiç mi hiç, değeri yok artık... her şey metalik.

Hançer gibi saplanıyor, insana bu yokluklar. Yaşamadan, farkına varamıyorsun.

Ve mutsuz olunca, geçmişe dönüyorsun, arıyorsun.

Adını koyuyorlar: nostalji...

Nasıl da yakıştırıyorlar; üzülüyorum.

 

*****

 

1954'te Ulucami’nin ara sokağında, tek odalı bir  evde, gelmişim dünyaya. Oradan,

Süleyman Bekfelavi’nin, Yenişehir’deki evine kiracı olmuşuz. Rahmetli Bekfelavi’nin

kirve olduğu,  Seçkin abimle benim sünnet düğünümüz, şimdiki İskenderun kütüphanesinin karşısındaki öğretmenler evinde yapılır.

Düğünümüzün müzik bölümünü kırmızı giyili, İskenderun Belediye Bandosu üstlenir.

Film şeridi gibi...

Hayret! Öğretmenler evi öylece duruyor. Yıkmak, kimsenin aklına gelmemiş.

Ama kullanılmıyor.

Önünden geçerken, yüreğim sıkışıyor… Anılar debreşiyor.

 

 

*****

 

27 Mayıs İhtilali’ni İstanbul’da gördükten sonra, 1962‘de, kendimi Çay Mahallesi’nde tabela yazarı Zühtü Amca’nın evinde buluyorum. Köşede bakkal Cin Kadir. Sülük satıyor. Gazyağı satıyor... Her sattığı şey gazyağı kokuyor.

Babam Hazım Hastürk. Akdeniz Gazetesi’nde çalışıyor... İskenderun aşığı... kültür adamı.

Kilisli genç ve komik adam Nejat Uygur’a evini açmışlar. Her akşam Aile Çay Bahçesi’nde tek kişilik oyunlar oynuyor. Bizde yatıp kalkıyor, panolarını bizim evde çiziyor...

Hep tepesindeyim, izliyorum...

Karşı fırında, sabaha kadar Nuri Sesigüzel türkü söylüyor.

Babam tatlı tatlı söyleniyor; “Yeter Nuri... susta... uyuyalım”...

Engelli dostların binasının hemen yanındaki, İskenderun Aile Çay Bahçesi’ni yıkıyoruz ve yerine otopark yapıyoruz.

o zamandan kalan, kurumuş bir iki anıt çam ağacı duruyor...

Yüreğim sıkıyor dedim yaaa...

 

 *****

Vee… 1964'lü yıllar. Binevler yani “Piri Reis”. Stadın karşısındaki evdeyiz.

Daha adı konulmamış. 5 Temmuz Stadı değil. Kaba inşaat tribünler duruyor.

Toprak yığınları ve çalılar. İnsanlar pikniğe geliyor. Kapalı spor salonu yok henüz.

Çocukluğumuz, burada şekilleniyor, stadın etrafında. Haber geliyor, Türkiye’nin kafa ile en çok gol atan, Göztepeli Fevzi Zemzem geliyor diye... Abiler kandırıyor bizi,  hadin taşları temizleyin, zemzemle maç yapacağız diye...

Durulur mu, stad tertemiz. Zemzem geliyor, “N’ber gençler” diye selam veriyor ve gidiyor. Buruğuz ama, sevinçli Zemzem’i gördük ya…

Stad düzeliyor. İskenderun 5 Temmuz Stadı oluyor. İskenderunlu, her pazar tek yumruk kaynaşıyor...  “Karşı Maviiii”…

Yanına muhteşem mimarisiyle Kapalı Spor Salonu yapılıyor. İskenderunlu her akşam orda. Türkiye spor finalle yapılıyor. Basketbol ligi var.

Müzik, kutlama etkinlikleri hep orada.

Ve… yıkıyoruz… yerine şimdiki tek düze, binayı yapıyoruz.

Antalya’nın kapalı spor salonu aynen duruyor... kültür bu… onlar korumuşlar.

şimdilerde bir kaç kişi görüyorum, spor yapıyorlar...

Yüreğim daralmaz mı?

 

*****

Geçmişte spor, İskenderunspor, kentliyi bir araya getirip, sıkı sıkı kenetliyordu.

Yalnız spor mu... Havalanın E5 yakın bölümünde piknik, Et Balık Kurumu ile astsubay gazinosunun arasındaki geniş betonun üzeri...

Karagücü sahası...

Dümbelekler topraktan... ip atlamak, yakantop serbest.

Kıbrıs Bayrak Radyosuz olmaz...

Kirli sakallı... beyaz gömlekli, siyah takım elbiseli, kıçının arkasında silah taşıyan insanların dizisi yok.

Şiddet yok. şifre yok… pin kodu yok. cep telefonu, internet yok.

Döpiyes giyen bayanlar... yakalarına karanfil takarak,  ütüsüz pantolon giymeyen

insanlar var...

Yüreği sıkışıyor insanın...

 

*****

Yıktık mekanları, objeleri birer birer, tükettik.

Balıkhaneyi yıktık, şimdilerde yerinde, çocuklar hamburger yiyor nestkafe tüketiyor.

Kervan Parkı’nı yok ettik... yerine beton binalar yaptık.

İskenderun Lisesi’nin akıbeti meçhul ve tehlikeli.

Soğukoluğu yedik.

PTT Kargonun yerindeki liman kalıntılarını katlettik.

 

*****

Yönetici, mekânlarımızı, anılarımızı hep çaldı.

Çocuklarımızın, çocuklarına anlatacağı hiçbir şey yok artık.

Yıkmayalım abilerim… büyük büyük amcalarım.. yıkmayalım; 5 Temmuz Stadını!

Kimin anısı yok ki?...

Çevresini düzenleyelim… Anıları, katletmiyelim… Kent cinayeti işlemeyelim…

Muhlis Akarsu “Karnı büyük obur dünya, yedin yine doymadın mı?” demiş.

Kimin karnı Büyük, Dünyanın mı, bizim mi?...