(siyaset üstü bir yazı) Daha ilk günden itibaren olacakları görmek için müneccim olmaya gerek yoktu. Bilimin ışığında akla ve mantığa uygun bir planlama ve koordinasyon ile başarılamayacak şey, çözülemeyecek konu yoktur. Elbette ki, tüm sorunların çözümünün anlık yapılmasının imkânı azdır, ancak bilimin yol göstericiliğinde yaraların sarılması ve acıların hafifletilmesi bir o kadar da olasılık dâhilindedir.

İlk günden itibaren, psikolojik etkileri dışında, barınma, su ve su kaynakları, gıda, kıyafet, sağlık ve hijyen, enerji (bağlantılı olarak ısınma ve sıcaklarla birlikte soğuma/soğutma) ve haberleşme gibi öncelikli ihtiyaçların karşılanması gerektiği vurgusunu yaptık. Bu ihtiyaçlar aşikârdı.

İkinci aşama ise, deprem sonrası kısa ve orta vade de bölgedeki yaşamın planlanması ve sonrasında yavaş yavaş eskiye dönebilme (mümkünse tabi)… Eskiye tam olarak geri dönmek onca kayıptan sonra kolay olmayacak ancak burada ki kasıt, eski yaşam standartları… Malum geride kalanlar için bir şey yapmak gerekiyor. Aslında bir şey değil, en iyisini yapmak gerekiyor.

“Neler yapıldı? Neler yapılmadı? Neler yapılıyor?” bu yazının konusu değil. Bunlar başka bir platformda tartışmaya açılabilir. Bundan sonra ne yapılacak konusu önemli bir konu.

Geçenlerde “yaralarımız sarılmadan önümüze seçimi koydular” diye bir paylaşım gördüm. Depremi yaşayanların bu şekilde düşünmesi gayet normal. Madem seçim geldi önümüze, soralım ve talep edelim. Ona göre verelim oylarımızı. Kimler neler yapacak?

İlk günden itibaren insanlar için çözüm üreten mekanizmalara sağımız sonsuz. Daha dün bu mekanizmalardan biri su arıtma cihazları üretip, hemşerilerimizin sağlıklı içme suyuna kavuşabilmeleri için arıtma cihazları ürettiği haberlerini gördük. Bu ve bunun gibi çözüm odaklı uygulama ve projeleri ayakta alkışlıyoruz. Birlik ve beraberlik içinde tüm yaraların sarılmaması için hiçbir engel yoktur. Yeter ki projeler üretelim.

Bu bağlamda, seçilmek isteyen ve Hatay’ımızı ayağa kaldırmayı taahhüt eden tüm adaylara açık çağrımdır. Bölgenin enerji sorunlarına deva olalım mesela. Gelin birlikte yenilenebilir enerji üretim tesisleri kuralım Hatay’ımızda. Yeniden kurmayı taahhüt ettiğiniz memleketimizin orta ve uzun vadede enerji sorunu çözelim. Bununla birlikte, deprem bölgesine de üretim yapıp gönderelim. Beraberinde, orta doğu başta olmak üzere, açılabileceğimiz her yere aşılalım. Tüm dünyaya Hatay’ımızı nasıl ayaklandırdığımızı gösterelim. Bu bölgemiz için istihdam demektir. Depremden sonra işsiz kalmış on binlerce can için hayat suyu demektir. (karbon ayak izinin düşürülmesi, fosil yakıtlara olan bağımlılığın azaltılması konusu da cabası).

sabah

Var mısınız ey seçilmek isteyenler!...

Gelişmek ve geliştirmek taş üstüne taş koyma ile olur. Sadece söylem ile değil eylem ile olur. Hadi faaliyete geçelim. Hatay’ımızdan başlayarak Türkiye’mizi muasır medeniyetler seviyesine ulaştırmak için canla başla, tüm varlığımız ile çalışalım.

Gelişmek ve geliştirmek için de bir iki cümle söyleyerek yazıma son vermek istiyorum.

Endüstri tarihine kısa bir yolculuk yapacak olursak, Endüstri 1.0 Mekanik, Endüstri 2.0 Elektrik, Endüstri 3.0 Otomasyon ve Endüstri 4.0 Siber Sistemler (nesnelerin interneti, büyük veri, vb gibi) şeklindedir. Biz şu an Endüstri 4.0’dayız. Günümüzde sadece fabrika kurmak yetmiyor. Günün şartlarına ayak uydurmak zorundayız. Kurulması düşünülen fabrikanın Endüstri 4.0 şartlarına uyumlu olması gerekiyor. Bununla birlikte bazen odanızda yazdığınız küçük bir yazılım bile o fabrikadan daha büyük değerlere ulaşabiliyor. Özetle, Endüstri 4.0 şartlarına uyum sağlamak ve katma değeri yüksek ürünlere yönelmek lazım.

Lakin, üzülerek ifade etmek isterim ki, bunu bilmeyen/bilemeyen seçilmek isteyenler var.

Günümüz şartlarını bilmeden nasıl ayağa kaldıracaksınız memleketi?

Halkımızı nasıl refaha kavuşturup, Ülkemizi nasıl muasır medeniyetler seviyenin üstüne çıkaracaksınız?

Açık çağrı: Bilim ve Teknoloji bizden, yatırıma dönüştürmek sizden.

Var mısınız?

Sevgiyle kalın.