[email protected]

           Bu şehir ne çektiyse vizyonsuz, kapasitesiz kendini yönetici sanan ama yönetmeyle ilgili hiçbir becerisi olmayan insanlardan çekti. Daha da önemlisi nedir biliyor musunuz? Hiçbir dönemde bu şehrin yedi göbek gerçek yerlisine, bu şehri yönetme yetkisi verilmedi.

           Kâh şoven duygular, kâh siyasî kirlilik ve çıkar, önemli derecede vasıflı olan insanları sürekli devre dışı bırakıyor, ülkede iki kazı güdemeyecek insanları ise bir makama oturtuyor.

            Malumunuz, 8 ay sonra bu kenti yeniden 5 yıllığına yönetecek Belediye Başkanını seçeceğiz. Özellikle son 10 yıldır belediye düzeyinde bu güzel kenti yönetmeye çalışan arkadaşların ve etrafındaki kadrolarla birlikte, Belediye meclisinde el kaldırıp indiren yandaşlarını görüp değerlendirdikten sonra, acaba bu şehir “Nasıl daha kötü yönetilir!” demeden insan kendini alamıyor. Hem de sürekli “Şayet Belediye ve Hükümet aynı parti olursa hizmet çok daha fazla gelir.” denmesine ve seçimlerde bu yönde propaganda yapılmış olmasına rağmen. Ee tamam da 10 yıldır İskenderun Belediyesi hangi partiyi temsil ediyor Allah aşkına?

             Çok açık ve net bir şekilde bunun Hükümetle aynı partide olmayla hiç alakasının olmadığını, bu şehrin içler acısı halini gördükten sonra sanırım daha iyi anlıyorsunuzdur. Her şey ortada! 1950-60-70’lerde Türkiye’nin turizm ve eğlence merkezi olan bir şehrinden, korkunç bir göç almayla birlikte tamamen kozmopolitleşen ve çapsız yöneticiler tarafından perişan hale getirilen, çıkar gruplarının teslim aldığı bir şehre nasıl dönüştüğünü hep birlikte izliyoruz. Bu şehrin çok gerisinde olan beldelerin bile, bu süre zarfı içerisinde yaşadığımız şehri ekarte ederek, İskenderun’u fersah fersah geçtiği ve güzelleştiği, modern şehirlere dönüştüğü bir ortamda, bu şehri yönettiğini sananların hangi duygular içerisinde olduklarını gerçekten merak ediyor ve bir şeyi anlamanızı istiyorum. Belediyecilik, bir vizyon ve yetenekli yönetici işidir. Siyasî torpiller veya sınırsız vaatlerle sırf koltuğa oturmak için her türlü tavizi verdiğinizde işte şehri ancak bu kadar yönettiğinizi sanırsınız. Şimdi kimse depremi de bahane olarak göstermesin. Şehrin depremden önceki perişanlığı da gözlerimizin önünde…

              Sizce bu duruma artık yeter demenin zamanı gelmedi mi? Bu şehre aklıselim, iyi eğitim görmüş, vizyon sahibi, dünyadaki gelişmeleri takip eden ve kökten İskenderunlu olan iyi bir yönetici seçmemiz gerekmez mi?

             Şehirde kulisler yavaş yavaş hareketlenmeden ilk kulisi ben yapayım ve ortaya bu işi hakkıyla yapabileceğine inandığım, bugüne kadar siyasetin o kirli yüzüne hiç bulaşmamış, her kesimden rahatlıkla destek görebilecek, daha önce yapmış olduğu ve halen içinde bulunduğu çok başarılı farklı yönetici pozisyonlarındaki çıkışlarıyla İskenderunluların yakından tanıdığı bir dostumun ismini ortaya atacağım.

          Yürekten ve samimi bir şekilde söylemeliyim ki kendisiyle bile bu konuyu konuşmuş değilim. Bana kızma riskini de göze alarak aşağıda ismini telaffuz edip kenara çekileceğim. Çünkü uzun yılları aşmış bir dostluğun çerçevesinde nasıl başarılı, vizyoner, karşılıksız ve reklamsız inanılmaz bir yardımsever, destek istenildiğinde elinden geleni yapmaya çalışan, şehrine ve bu şehrin insanlarına duyarlı, toplumsal değerlerine bağlı, uzun yıllardır yönettiği fabrikada personelini her daim sahiplenen, eline aldığı her işin hakkını nasıl verdiğini yakından izleyen bir dostu ve kardeşi olarak gören benim, onu o makama çok yakıştırdığımı ve bu şehri harika yöneteceğinden emin olduğumu bilmenizi isterim.

              Evet siyasî geçmişi yok, zaten olmasın. Çünkü olanları ve hangi ödünleri verdiklerini gördük. İnandığı Atatürk çizgisinden asla taviz vermeyen, bir siyasî duruşu olmasına rağmen siyaset ve partilerüstü bir kişilik. İskenderun sevdası her daim ağır basmış, tertemiz bir geçmişi olan, harika bir aile babası, İskenderun basınıyla her daim iyi ilişkiler kurmuş, eğitime yaptıkları katkılar bilinen, ihtiyaç sahiplerine elinden geldiğince destek olmaya çalışan liyakatlı bir kişi.

               Türkiye’nin en önemli boru fabrikalarından biri olan NOKSEL Çelik Boru San. A.Ş’nin İskenderun fabrikasının müdürlüğünü yaparak, yaklaşık 25 yıldır fabrikayı yöneten, İskenderun OSB yönetiminde yıllardır görev yapan, bir dönem İskenderunspor Başkanlığı yaparak şehrin takımının yıllar sonra şampiyon olmasını sağlayıp, servetinin bir bölümünü bu kulübe harcayan ve tekrar profesyonel liglerde yer almasına vesile olan, her kesiminden İskenderunlu’ya çok rahat ulaşabilen ve ulaşılabilen, dünyadaki gelişmeleri takip eden, aynı zamanda İngiltere’de dil öğrenimi gördüğü için yabancı dil de bilen, İskenderun BJK Derneği Başkanlığındaki sosyal faaliyetleri ve Beşiktaşlılığıyla da sürekli öne çıkan, İTSO yönetiminde de yer alan Makine Mühendisi Sn. Sedat UYSAL’dan bahsediyorum.

            Bugüne kadarki beceriksiz yöneticileri (yönetemeyenleri!) gördükten sonra, o koltukta onlarla kıyaslanamayacak kadar üstün bir performans göstereceğinden eminim. Hangi partiden olur bilemiyorum. Ben sadece yerel seçimler yaklaşırken İskenderun siyasetinin dikkatini bu isme çekmek istedim. Bari bu sefer bu işi gerçekten hakkıyla yapabilecek kapasiteli insanlara şans verelim. Şans verelim ki bu şehir ilkellikten kurtulsun.

            Her seferinde seçimlerde etnik yapı, mezhep gibi durumlar üzerinden şerefsizce propaganda yapıp, liyakatlı insanları devre dışı bırakan anlayışların olmayacağı bir düzende, Sn. Sedat UYSAL gibi liyakatlı yöneticilerin aday gösterildiklerinde bu tip seçimleri kazanmamaları için hiçbir olumsuz neden göremiyorum.

           Son olarak şunu belirtmeliyim ki kim ne yaparsa yapsın, ne ederse etsin, seçim arefelerinde yapılan bütün alçakça ayrımcı propagandalara rağmen bir gün bu şehri mutlaka aile kökü bu topraklara dayanan bir İskenderun çocuğu yönetecek. Ve bu şehre kimin gerçek manada sevdalı olduğu işte o zaman net bir şekilde görülecek…