KLAVYE SİLAHŞORU LÜMPENLER

Bu hayata leylek olmak için gelmiş bir takım insanlar vardır. Hani leylek laklak yaparak ömrünü tüketir ya, o misal…

Kendilerine zerre kadar faydaları olmadığı gibi, çevrelerindekilere de yarar yerine zararları dokunur. Bununla da bitse iyi ya…

Topluma, ülkeye, dünyaya, evrene kısaca hiçbir şeye faydaları yoktur.

Üzerine bir de kendilerini bu evrenin en değerli, en kıymetli, en vazgeçilmez insanı olarak tanımlamazlar mı? O da ayrı bir muamma, ayrı bir kahroluş meselesi...

Ama bırakın bütün bunları, kendileri üstün varlıklardır. Kendilerince tabi…

Burnunun ucunu göremezken, bu nasıl bir özgüvendir bilmiyorum, kendini kâinatın en verimli insanı zannederler.

Halktan kopuk yaşarlar. Halkı aşağı görmeyi ihmal etmezler. Halkın seviyesine inmek acizliktir kendileri için. Halk ile aynı masaya bile oturmak bile günahtır kendilerince. Onlar ayrı bir üstündür kendi dünyalarında. Dünyanın da kendilerinin etrafında döndüğünü sanarlar.

Her konu hakkında bilgileri vardır. Her şeyin en iyisini kendileri bilir. Doğru kendilerinin tekelindedir.

Cesaret konusunda üzülerek ifade edeyim ki, ne yazık ki, “C” harfine bile sahip değillerdir. Varın siz düşünün, nasıl acınacak haldedirler.

Her şeyi bilip söylerler ama klavyenin arkasından. Öyle yiğit, mert bir şekilde değil. Açık açık, dobra dobra değil. Klavyenin arkasına geçip, sayıp söverler ama çaktırmadan yapmaya çalışırlar bunu. Hissettirmeden… Yürek yok ya, nasıl yapacak onu. Açık açık konuşamaz. Korkudan titrer çünkü. Klavyenin arkasına sığınır.

Hayatı boyunca hiçbir baltaya da sap olamaz. Nasıl olsun ki, insan ilişkileri zayıftır. Hatta yoktur. Geçer o klavyenin arkasına, yaz babam yaz. İsim yok, cisim yok, çamur at izi kalsın felsefesiyle ilerlemeye çalışır. Atar, tuttuğu kadar artık. Yürek olsa, çıkar meydana. Ama dedik ya, korkak zaten. Nasıl yapsın bunu?

Milleti, ülkeyi içki masasında kurtarır kendi küçücük aklınca. Halkın aklı yoktur ya, kendilerindedir bütün akıl. İçer içer içer. İçtikçe fikirler havada uçuştururlar. Aman tanrım, görseniz Allah akıl dağıtırken sadece bunlara vermiş. Başka kimseye vermemiş.

O küçücük aklı ve olmayan fakat olduğunu sandığı sabit fikri ile kendi kurduğu kendi sınıfından olanlarla yuvarlanıp gider yaşamı boyunca. Yalnız, sefil, biçare…

Dünya yok olmaya yüz tutsa, değişmez düşünceleri. Aynı tas aynı hamam. Yürü be kim tutar seni.

Sürekli eleştirir. Sürekli… Toplumu, haklı, çevresini… Bunula yetinmez dünyayı eleştirir, o olmayan ama olduğunu zannettiği aklı ile.

Ne bir çocuk okutmuş, ne bir aileye bir yardım eli uzatmış, ne bir sahipsiz canlıya bir kap su vermiş, ne ekmeğini paylaşmış, ne bir iyilik yapmış hayatı boyunca, ne bir, ne bir… Saymakla yazmakla bitmez.

Ayak takımıdır. Sınıfsızdır. Tetikçidir. Bildiği yanıldığına yetmez. Klavye silahşoru lümpendir.