[email protected]

Kim mi bu suçlu? Yazının ilerleyen satırlarında tek suçlu değil, bu şehirde futbolun ve sporun yok olmasını isteyen birçok suçlunun olduğunu göreceksiniz! O halde başlayalım…

Yıllar sonra bir adam çıkageldi. Ölmüş, futbolu bitmiş bir şehire yeniden bir heyecan getirdi. Parasını, zamanını harcadı ve şanlı İskenderunspor’u yeniden canlandırarak o eski güzel günlerine döndürmeye başladı. Bunları yaparken de hiç kimseden bir şey talep etmedi. “Benim hedeflerim çok büyük. Ben önce başarıyı yakalamak ve sürdürülebilir hale getirmek istiyorum. Trilyonlar da harcasam şimdilik bunu tek başıma karşılayabilirim. Ancak bir süre sonra en üst liglere çıktığımızda çakılan bu kıvılcımın şehrin bütün kamu idareleri, STK’leri ve güçlü firmaları tarafından ekonomik olarak da desteklenmeye başlaması ve Türkiye’ye ismini yeniden duyurmaya başlayan İskenderun’un, bütün bileşenlerinin devreye girmesi gerekir.” dedi.


Evet, aynen böyle dedi ve 2 sezonda, bir 3. lig şampiyonluğuyla 2. lige çıktı, 2. ligde ise statsız kalmış, bütün maçlarını göçebe durumda deplasmanlarda oynamış, deprem geçirmiş, yardımcı hocalarını, alt yapı futbolcusunu kaybetmiş, yaslı halde olmasına rağmen mücadeleye devam etmiş ve bence kesinlikle çok başarılı bir sezon geçirmiş ancak yarı finalde kaybedilen maç sonrası kıl payı 1. lige çıkma şansını kaybederek ne kadar samimi olduğunu göstermiştir.


Tabii ki İskenderunspor Kulüp Başkanı Hakan Bolat’tan bahsediyorum. Bu şehirde birçok iş adamından daha zengin olmamasına rağmen bir çocukluk sevdası yüzünden 2 sezonda trilyonlarca para harcadı. Bu paraları harcarken vizyonerliği de elden hiç bırakmadı. Kulübün marka değerini arttırırken , İskenderunspor’u da Türkiye’nin spor gündeminin vazgeçilmezi yapmayı başardı. A takım için, tesislere kadar önemli bir alt yapı oluşturdu. Kendi antrenman tesislerini yapması bile başlı başına bir başarı oldu. Sadece bir sene sonra yıkılacak olan devletin stadına, mecbur olmamasına rağmen sırf futbolseverler daha konforlu maç izlesinler diye trilyonlarca tadilat parası harcadı. 3. ligde dünyaca ünlü bir futbol adamıyla çalışması Türkiye’de şaşkınlıkla karşılandı ve ulusal spor kanallarında günlerce konuşuldu. Bu şehirdeki futbol tutkunlarının hayallerinin çok üstünde işlere imza attı. Peki, çalıştığı teknik direktörler bile incelendiğinde, hedeflerinin ne kadar yukarılarda olduğu rahatlıkla anlaşılabilecek bir futbol aşığı ve İskenderunspor sevdalısına bu şehir ne yaptı dersiniz?
Ne yapmadı ki! İnsan gerçekten şaşıp kalıyor.


Kimse şimdi depremi bahane göstermesin. Depremde kaybedilen canlarımızdan dolayı hepimiz eksik ve kahır doluyuz. Hayat doğal olarak sadece futboldan ibaret değil, doğru. Yalnız yaşamın da devam ettiği gerçeğini de pas geçemeyiz. Hatta bu sıkıntıları bir nebze atlatmamıza yardım edebilecek önemli unsurlardan birinin spor olduğunu ve özellikle bu şehirdeki tek birleştirici unsurun İskenderunspor olduğunu varsayarsak, başarısında da moral açısından bu şehrin üzerindeki kara bulutların dağılmasındaki etkisini görmezden gelemeyiz.


Peki şehir bu kadar acı çekerken, insanlarının sevinmek ve kısa bir süreliğine de olsa mutlu olmak için şehrin takımına sarılmak istemesi ve başarılarını alkışlamayı arzu etmesi kimlerin işine gelmiyor?
 
 Öncelikle bir noktada hemfikir olalım. Bir futbol takımın başarılarının ana temellerinden bir tanesi, taraftarlarıyla bir bütün olduğu kendi stadıdır. Bizde var mı? Hayır, maalesef yok. Mevcut stat depreme dayanıksız diye bizzat şehrin Belediye Başkanının amansız ısrarı ve partili milletvekilinin yıkıma karşı hiç bir şey yapamamasından dolayı , İskenderun halkının istememesine rağmen yıkıldı. (Allah’ın sopası yok ki, çıktı o deprem de geliverdi ve nerelerin öncelikle yıkıldığını hepimiz gördük.) Bu İskenderun futboluna yapılabilecek en büyük kötülüktü ve bizzat bu insanlar tarafından yapıldı.


Ne Valilik, ne HBB, ne Kaymakamlık, ne şehrin Belediyesi ve ne de STK’ler, İskenderun ismi bütün Türkiye’de konuşulurken ellerini taşın altına koymayıp, hiç oralı olmadılar. Kulübün, bir şirketin parçası olsa bile şehri temsil ettiğini ve İskenderun halkının en büyük moral kaynağı olduğunu görmezden geldiler. Kazancının da zararının da bir kişiye ait olduğunu söylerken bile her başarısında foto karelerinin en önünde yer almayı unutmadılar ve kupalarla bilboardlarda bol bol yer aldılar. Halbuki STK’lerin biri takımın bir sezonluk ulaşım masraflarını ve otobüsünü, şehrin Belediyesi bir sezonluk iaşesini, sanayisine yön veren firmaların ise kulüp çalışanlarının SGK masraflarını, HBB’nin de alt yapı masraflarını karşılaması çok mu zordu? Yoo, değildi ama istemediler, istemiyorlar da.


Aile bireylerinden birinin şehrin Belediyesini yönetiyor olmasına rağmen, Tosyalı ailesinin Osmaniye’de yaptırdığı birçok spor tesisine ve sponsor olduğu salon sporları takımına karşılık İskenderun’da spora ilgisiz kalışını, keza Hatayspor’a isim sponsorluğu altında trilyonlarca lirayı akıtan Atakaş Grubun İskenderunspor’a uzaktan bakışını, bir forma reklamıyla gelecek geliri bile şehrin takımına çok gören birçok iş insanı ve firmayı gözlemlerken insanın gerçekten içi acıyor.
Bu kulübün yıllık masraflarının bir bölümü sponsorluklarla bu firmalar tarafından karşılansa, Başkan’ın üzerindeki yük biraz alınsa, şehre bir hareket gelse, deplasman takımlarının taraftarları geldiğinde esnaf ekstra bir gelir elde etse, çocuklar futbola heveslense, gençler mutlu olsa, yaşlılar maziyi ansa ve siz kodamanlar hafta sonları stada gelip maç izlerken keyiflenip, maç sonlarında televizyonlara çıkıp birkaç kelam etseniz fena mı olur? Aslında olmaz ama nerdeee!
Suçlular yukarıda apaçık ortada. Özellikle şehri statsız bırakan siyasileri bu şehir hiçbir zaman unutmayacak. İsimlerini ölümsüzleştirdiler. İskenderunlu futbolseverlere ve müthiş yatırım yapan Hakan Başkan’a affedilmez bir kazık attılar. Elbet bunun bir cevabı olacak. Bir gün devran döndüğünde herkes hakkettiği değeri bu şehrin insanları ve özellikle de futbolseverleri tarafından mutlaka görecek.


Yazımı Başkan Hakan Bolat’la bitireyim. Başkanın istifası beni üzmüş olsa da anlayışla karşılıyorum. Hiç kimse trilyonlarca parayı sadece şehrin seçkinleri ve yönetenleri kendisiyle fotoğraf çekilsin ve tribünlerde onlara yakın otursun diye sokağa atmaz. Bu enayiliktir ki ben Başkanın enayi olduğunu da hiç zannetmiyorum.


Her şey çok açık ve net. Başkanın dönmesi için yapılacaklar belli. Başta şehrin Belediye Başkanı ve ona en yakın Milletvekili şampiyonluk fotoğraflarında daha çok yer almak istiyorlarsa “Biz burdayız.” demeleri, yanlarına STK’leri ve güçlü firmalarla birlikte önemli iş insanlarını da alarak sponsorluklarla ekonomik olarak devreye girmeleri gerekmektedir. Aynı zamanda verdikleri sözleri (başta stat sözünü) yerine getirerek, yeniden güven tazelemeliler ki, bu çok önemlidir. Dilerim her şey şehrin futbolunun ölümsüzleşmesi için olumlu gelişir ve Başkan görevine devam eder.