Kapalı ortamları sürekli havalandırın, nasıl bir hava soluduğunuzu sürekli farkında olun, her şeyden önce bir hücrenin sağlıklı olması için ona temiz bir kan gitmesi gerekir.

Bugün eliminasyon organlarımızdan beşincisini tanımaya çalışalım, Solunum sistemi, gaz halindeki maddeleri hücresel düzeyde değiştiren, hücrelere oksijeni kan yoluyla bırakıp ve karbondioksiti Akciğerden uzaklaştırma işlevi görür.

Oksijen, hücre metabolizması ve hayatta kalması için gereklidir.  Karbon dioksit, hücre metabolizmasının ana atık ürünlerinden biridir ve hücrelerden uzaklaştırılması gerekmektedir.

Daha önceki yazılarımızda bahsedildiği gibi, solunum sistemi en önemli eliminatif kanallardan biridir; ancak akciğer değiştirici(asimile edici) bir işlevi yerine getirdiği için oksijen almak karbondioksit vermek rolü, bir eliminatif kanalınkinden daha karmaşıktır.

Solunum sistem içinde akciğerler, diyafram, bronşlar, plevra (akciğerin etrafını saran zar), trake(nefes borumuz) ve solunum fonksiyonun kontrolünü sağlayan beyindeki medulla bölgesi bulunmaktadır.

Oksijen olmadan hücreler hayatta kalamaz, yine karbondioksit atıklarının uzaklaştırılmadan süresiz olarak birikmesine izin verilirse hücreler de hayatta kalmaya devam edemez.

 Nefes aldığımızda hava burun deliklerinden nefes borusuna, oradan bronşların iki ana dalından sayısız alt bölümleri ile ve son olarak akciğerlerimizde 300 milyon sayıda olan minik keseler olan alveollere çekilir. Alveoller karbondioksitin kandan uzaklaştırıldığı ve oksijenin eritrositler tarafından kabul edildiği yerdir. 300 milyon alveolün tümünün iç yüzeyleri düz bir alana yayılmış olsaydı, tenis kortu büyüklüğünde bir alan çıkacağı tahmin ediliyor.

Akciğerlerin toplam kapasitesi yaklaşık 6 litredir, ancak normalde her solunumda yaklaşık bir litre hava solur ve soluruz. Vücut kanın içinde bulunan suyu en fazla akciğerlere gönderir. Çünkü akciğer iç yüzeyi gaz değişimi için nemli olması gerekmektedir. Bu sıvı nefes alıp verme ile gırtlaktan atılır. Akciğeri herhangi bir sebeple zayıf çalışan kişilerin bu sıvıyı yeterli oranda atamadıkları için halk arasında bronşit denilen durum gelişir.

Büyüklerimiz, akciğerin nasıl çalıştığını bildikleri için tedavide buğday kepeğini ısıtıp pamuklu bir kese içine koyup göğüs ön bölgesine cilt üzerine sıcak sıcak koyunca hastanın hiçbir şey kalmadığını belirtirler. Buğday kepeğini tercih etmeleri de boş yere değildir!

Plevra denilen zarla çevrelenen her akciğer, kalp boşluğuna izin vererek göğüs boşluğunun neredeyse bir kısmını doldurur. Plevra, akciğeri solunum hareketlerinden kaynaklanan sürtünme nedeniyle rahatsızlıktan korumak için yeterince pürüzsüz ve nemlidir. Plevranın iltihaplanması, solunum sırasında ağrıya neden olur. Soğuk algınlığı, grip, astım ve alerjilerden kaynaklanan solunum sistemi sorunlarına her zaman nezle ve asitlerin bronş tüpleri boyunca hareketi eşlik eder;

Ancak buna refleks olarak bağırsaktaki zehirli koşullar da neden olabilir. Son araştırmalar, normal nefes verme veya mukus akıntısı ile akciğerlerden temizlenmeyen ve solunum ile alınan kirletici parçacıkların vücuttan iki aşamada uzaklaştırıldığını göstermektedir. 30 gün veya 300 gün sigara içen insanlar 30 günlük fazı atlar ve kirletici parçacıklar akciğerlerinde bir yıl veya daha uzun süre kalır, dahası kişi ne kadar uzun süre sigara içerse, döngüler o kadar uzun olur bazı parçacıklar iki yıl kalır.

Günde bir paket puro, bir yıl boyunca vücuda 1/4 fincan kömür katranı bırakmaktadır. Sigara içmeyenlerin ve pasif içicilerin, sigara içen diğer kişilerden gelen kronik dumana maruz kalanların, hafif sigara içenlerinkine benzer solunum fonksiyon bozukluğuna maruz kaldıkları bilinmektedir.

 Geçmişte, akciğer hastalıkları dünyadaki hekimlerin en büyük sağlık sorunu ve zamanlarının çoğunu tüberküloz basili veya yaygın olarak akciğer tüberkülozu veya TB olarak bilinen "beyaz plak" ile savaşarak geçirmişler.

Bugün Tüberküloz çok azalmış olmasına rağmen, göğüs hekimleri, tütün içimi nedeniyle modern bir solunum plağı(akciğer hastalığı) ile her zamanki kadar meşguller.

Akciğerlerde ve solunum sisteminde iyileşmeyi ve refahı teşvik etmek için kalsiyum ve silikon oranı yüksek besinler mükemmeldir, ayrıca A, B, C ve D vitaminleri, yonca filizi ve çemen otu çayı gibi bitkisel takviyeler faydalıdır. Antibiyotikleri ne evinize nede vücudunuza girdirmeyin! Kapalı ortamları sürekli havalandırın, nasıl bir hava soluduğunuzu sürekli farkında olun, her şeyden önce bir hücrenin sağlıklı olması için ona temiz bir kan gitmesi gerekir.

İlaca değil eğitime inanıyoruz.