KOŞULSUZ SEVMEK!...

 Merhaba sevgili dostlarım; Bugün dünya engelliler günü; hepimizin yaptığı gibi tüm engelli dostlarımı sıcacık kucaklıyor ve bu yaşam mücadelesinde başarılarından dolayı hepsini kutluyorum.

Bir film repliğinde geçtiği gibi mucize ‘ kalbi sakat olmasında ‘ ne güzel bir söz kalbimizin hissettikleri; Yıllar önce müdürlük yaptığım bir kurumda üç aylık bir bebek kuruma başladı. Önce bebeğe yakından bakmadık, sımsıkı sarmıştı annesi; ona bakacak öğretmenle tanıştırdık, anneyi! Annenin kaygılı ve huzursuz bir hali vardı, göz teması kurmuyordu. Sonra kısacık bir cümle ile bebeğin bir kolunun olmadığını diğer kolunda ise kısalık olduğunu ifade etti. En büyük endişesi emzirme zamanları idi; süt bırakabileceğini ifade etti. Nerede çalıştığını sorduk; Okula öyle yakındı ki beş dakikada okulda olabilirdi. Biraz sakin olup anne ile sohbet etmemiz gerektiğini düşündüm ve onu ikna etmek için de sadece emzirme zamanları gelin ve bebekle bağınız güçlenir isterseniz sonra gidersiniz dedim; isteksiz kabul etti. Öğle arası çalıştığını, hemen gelemeyeceğini gelse de az kalacağını söyledi. Konuşması mırıltı gibi ve kendini ikna etmeye çalışıyor gibiydi. Sonraki günlerde gerçekten o kadar az kalıyordu ki ve bebeğe nerdeyse dokunmuyordu!

 Uzaklara bakıyor bazen, kısa kolunu azcık okşuyor ama diğer koluna hiç dokunmuyordu. Bebek çok az gülüyordu ; sanki oda tüm olanların farkında gibi ciddileşmiş ve annesine bakmıyordu!..

O zamanlar mesleğin başlarında ve çok tecrübeli olmadığımdan bende bunu anneye bir türlü söyleyemedim! O bebek büyümüş şimdi genç bir kız olmuştur. Yıllar içinde deneyimler edinildikçe, bebeklik döneminde çocukların koşulsuz sevilmediklerinde; bunun izlerinin bir ömür kaldığını öğrendik. O zaman annenin bu konuda terapi almasını sağlayıp, babanın olaylara olduğu gibi kabullenmek yerine bebeğe daha çok yakın olmasını; bebeklere fiziksel temasın ne kadar önemli olduğunu anlatırdım. Düşünsenize annesinin talimatı ile onunla ilgilenen öğretmen dahi bebeğe tam olarak dokunmamıştı. Yıllar önce çocukların deneysel çalışmalar da psikolojik olarak ölçme değerlendirme yapıldığı zaman ; Bir grup bebeğe 1940 lı yıllarda ve doğu Avrupa ülkesindedir. Bu bebekler iki gruba ayrılır ve birinci gruba her gün yeteri kadar yemek, sıcaklık, kıyafet ve konfor sağlanır. İkinci grup bebeklere çok az yiyecek, biraz soğuk bir ortam sağlanır. Bu bebek grupların da birinci grup bebeklere hiç dokunulmaz, sevgi sözleri söylenmez ve hiç kucağa alınmazlar. İkinci grup her şeylerinin az karşılandığı bebek grubu ise her gün neşeli sözler söylenir, kucağa alınır ve bolca temas kurulmaktadır. Aradan bir süre geçtiğinde birinci grup bebeklerde ölümler gözlenir; diğer grup çok kısıtlı olan ortamda sevgi ve temasla gelişmişlerdir ayrıca bebek ölümlerine hiç rastlanmamıştır. Sevgi ne kadar sihirli bir şeydir ;gördüğünüz gibi engelli doğmak ve sonradan engelli olmak kendi isteği ve insiyatifi ile değildir. Durumu çok abartıp , engelli dostlarımızı daha çok engelli yapmaktansa onların yapabilirliklerini parlatmak ve bu dünya da herkesin başaracağı bir şey olduğunu öğretmemiz gerekir !.. Sevgi gerçekten bakmak ve kalbimizin içten davranışları olabildiğince engelleri aşmakta yardımcı olacaktır. Çevre koşullarının el verdiği sürece ; engelli olan sevdiklerimizi sosyal hayattan soyutlamadan onları değerli ve sevilir hissettirmek pek çok zorluğun üstesinden geliriz !... Hala dokunamadığım bebek içimi acıtırken; gördüğünüz ve doğru olamadığını düşündüğünüz, ebeveyn tutumlarına lütfen uyarılarda bulunun, çevremizi bilinçlendirelim. Unutmayalım bir elin ses çıkarması için ikinci bir ele ihtiyaç vardır. Bu el neden biz olamayalım! ..

Sevgiyle Kalın