Son dönemlerde yazdığım köşe yazılarının bir tanesinde “Gelinen noktada İskenderunspor gayet başarılıdır. Şampiyon olamayıp bu yıl 1. lige çıkamazsa da başarılıdır.” diye yazmıştım.

Yazdıklarımın tamamen arkasında olmaya devam ediyorum. Birçok olumsuzluğa rağmen,  özellikle de statsızlığa rağmen sıralamanın en üstlerinde olmak önemli. Her ne kadar Başkan birçok olumsuzluğa rağmen, “Biz bu yıl hedefe ulaşacağız.” diyorsa da, ben ulaşılamaması halinde bile bu şehre yeniden kazandırılan ve 1. yılında şampiyon yapılan bir takımın, 2. sezonunda bir üst ligde oynamasının bile çok önemli olduğunu düşünenlerdenim.

Futbolu hem oynamış hem de yönetmiş birisi olarak bu süreçlerin akış şeklinin nasıl olduğunu iyi bilenlerdenim. Hedefe kilitlenmek tabii ki önemli; ancak sezon akıp giderken o kadar olayla karşılaşıyorsunuz ki takılmamanız mümkün olmuyor. Daha önemlisi, bocalama sürecine girdiğinizde soğukkanlılığınızı koruyup, bu girdaptan nasıl olumlu çıkabileceğinizle ilgili çözüm üretme kabiliyetiniz de kritik rol oynuyor.

Görünen o ki kulübün işleyişinde bir problem var. Çünkü kısa sürede yaşanan gelişmeler ve verilen demeçler hamlelerin çok da doğru yapılmadığını gösteriyor.

Daha önce de belirttiğimiz gibi İskenderunspor artık bir şirketin takımı. Yani başkandan ziyade bir patronu var. İstediğini işe alan, istediğinin işine son veren bir patronun takımı. İçeride ne olup bittiği ile ilgili bir bilgimiz olmadığı için de pek yorum yapamıyoruz. Gerçi yapsak da ne olacak ki! Düdük kimin elindeyse sadece o çalıyor. İşte sadece o çalınca da ortaya maalesef öyle garip, tartışmaya açık bir görüntü çıkıyor.

Bir defa statsızlıktan ve takımın şehirdeki hiçbir sosyal faaliyete katılamamasından kaynaklanan ciddi bir bütünleşememe problemi var. 2 yıldır bir türlü giderilemeyen bir sorun bu. Statsızlığın sorumlusunun bu şehrin siyasileri olduğunu biliyoruz. Ancak takımın şehirde hiçbir etkinlikte veya sosyal sorumluluk projesinde yer almaması acaba kimin sorumluluğunda?

Şampiyonluk iddiasıyla yola çıkan bir takımın, sezonun yarısı bitmek üzereyken kendisini şampiyon yapıp üst lige çıkaran hocasını göndermesi, akabinde takımın kaptanı da dahil birçok oyuncusuyla yollarını ayırıp, yine yeni birçok oyuncuyu transfer etmesi sizce de garip değil mi? Çünkü bu kadar yenilenmiş kadronun uyum sürecinin bu kısa sürede aşılıp, hedefe odaklanmasını beklemek hayalcilikten öteye geçemez. Biraz futbol bilgisi olan herkes bu gerçeği bilir.

En çok dikkatimi çeken ve aynı zamanda beni şaşırtan olay ise yeni anlaşılan hocanın sadece 1 ay takımın başında kalıp sonra çıkıp gitmesidir. Hollandalı Hoca’yı  bu şehirde 1 sene tutup,  İstanbul’dan gelen hocayı bu şehirde 1 ay bile tutamamak ilginç değil mi? Kaldı ki bu hoca, başkana göre Türkiye’nin tartışmasız en iyi futbol hocasıydı. En önemli hedeflerinin başında bu hocayı takımın başına getirmek olduğunu, daha önceki röportajlarında söylemişti. 1,5 yıllık bir gecikmeyle de olsa muradına eren Sn. Bolat’ın bu kadar kısa sürede hocanın gidişine engel olamaması tartışmaya açık!

Ve hoca gittikten sonra Sn. Bolat’ın kamuoyuna yaptığı bir açıklama var ki, eyvah eyvah ...Tamam,  kulübün sahibi ve patronu kendisi, amenna. Lakin , “Değerli futbol kamuoyuna ve camiamıza …” diye bir duyuru yaparsanız, bu durum biraz bizi de bağlar ve üzerinde yorum yapma hakkına sahip oluruz.

Bir profesyonel kulüpte, “Bundan sonraki maçlara  tamamen benim kontrolümde, alt yapı hocalarımızla çıkacağız. Şu anda hiçbir teknik direktörle ilgilenmiyoruz….“ diyerek açıklama yaptığınızda, kafamızda bir sürü soru işareti oluşturursunuz. Bu durum bir kurumsallaşma ve profesyonel olma modeli değildir. Ha, “Size ne kardeşim!“ diyorsanız da buna da eyvallah, saygı duyarız.

Ancak bundan sonraki süreçte de Sn. Başkan’ı şirketin sahibi olmasının yanında, kulübün patronu ve üstüne yeni misyonuyla, takımın hocası olarak da görmeye başlayacağımızı belirterek, ciddi olmasını istediğimiz bir kulüpte, bu yöntemin çok da doğru olmayacağını söylemek durumundayız.

Kontrolü kaybettiğinizde soğukkanlılığınızı koruyamazsınız. Hatalar zincirleme bir şekilde arka arkaya gelir. Yıllar sonra takımlarına kavuşan bizler de bu duruma sadece üzülürüz.

Ben, bu olumsuz görüntünün bir an önce düzelmesini bekliyor; kulübün sağlıklı bir şekilde işlemesinin başarının ana nedeni olacağını belirterek, bu olumsuzlukların bir an önce ortadan kalkmasını diliyorum.