Her şehrin bir hafızası vardır. O hafıza, geçmişte yaşayanların mirasıyla şekillenir ve şehrin kimliğini oluşturur. İskenderun gibi köklü bir kentin kimliği de, tarihindeki önemli şahsiyetlere ve anılara dayanır.

Bir önceki yazıma atıf yaparak başlamak istiyorum:

Her şehrin ruhunu oluşturan bir takım unsurlar vardır. Nasıl bir insan salt bedenden oluşmuyorsa, davranışlarını, karakterini inşa eden bir fıtrat, geçmiş ve yaşanmışlıklar varsa her şeyden öte ruhu varsa, her şehrinde bir ruhu ve o ruhu teşkil eden unsurları vardır. Ziyaret ettiğinizde hoşunuza giden, ‘harika bir şehir gezdik’ dedirten ama tanımlayamadığınız şey tam olarak budur. Gezerken size mihmandar olan şehrin ruhudur bu ruhu oluşturan unsurlar ise kimi zaman bir ayakkabı boyacısının kırk yıldır aynı köşede olması, kimi zaman bir bank kimi zaman bir sadece bir ağaçtır. Siz şehrinizin geçmişini oluşturan simgesel kişilerin ve sembol yapıların korunmasını ve yeni nesillere tanıtılarak yaşatılmasını sağlayamadıysanız. Kentin tarihi dokusuyla, doğal unsurlarıyla uyum içinde yaşayan bir halk oluşturamadıysanız ve bu halk şehrin imkanlarından eşit faydalanamıyorsa tabi ki bir ruhtan söz edemeyiz ve tabi ki bu toplum ortak bir ‘iskenderunluluk’ hissini taşıyamaz. Burada büyüyen ve eğitim gören gençlerinde şehriyle ilgili bir tasarrufu olmayacaktır.

Her şehrin bir hafızası vardır. O hafıza, geçmişte yaşayanların mirasıyla şekillenir ve şehrin kimliğini oluşturur. İskenderun gibi köklü bir kentin kimliği de, tarihindeki önemli şahsiyetlere ve anılara dayanır. Ancak, geçmişe ve kentinin tarihine saygı duymayan şehirler, kendi kimliklerini eksik bırakır ve ruhsuz birer mekân haline gelirler. Az evvelde bahsettiğim üzere: Bir kentin ruhunu teşkil eden unsurlardan birisi de geçmişine ve onu oluşturan figürlere/olaylara sahip çıkmaktır.

İskenderun’un tarihine baktığımızda, adını duyduğumuz saygın şahsiyetlerden siri Mustafa Remzi Cerrahoğlu’dur. Hatay Devleti’nin anavatana katılma kararından hemen sonra Payas ilçesinden İskenderun’a giriş yapan Alpay Şükrü Kanatlı şehre gelir gelmez yaptığı görüşmeler sonucunda Fransız Koleji mezunu Arapça, Fransızca ile İngilizceyi ana dili gibi konuşan Remzi Cerrahoğlu’nu fark etmiş ve henüz 18 yaşında olmasına rağmen kendisini çok beğenmiş ve bu görüşmeler İskenderun Belediye Başkanı olmasına vesile olmuştur. Görevi Fransız Manda Dönemi İskenderun Belediye Başkanı Nicolas Philippi’den -kerhen de olsa- alan Mustafa Remzi bey 18 ay süreyle İskenderun’un Türk yönetimindeki ilk belediye başkanı olarak görevini yürütmüştür. 1939 yılında yapılan seçimler sonucunda ‘Abdurrahman MURSALOĞLU’ seçildikten sonra görevi kendisine teslim etmiştir. Abdurrahman Mursaloğlu, İskenderun Belediye Başkanlığı görevine ‘seçimle gelen ilk belediye başkanı’ olmuştur.

Geçtiğimiz günlerde ‘İskenderun’da kıyılan ilk resmi nikah’ eserini paylaştığımda Mustafa Remzi bey’in kıymetli evladı Erhan Cerrahoğlu bana hikayeyi anlattı, üstelik kendi çektiği ve şehrimiz için bir hazine kadar değer taşıyan ’17.yıldız Hatay Devleti’ belgeselinden kesitte bizzat Mustafa Remzi beyin kendisinden bu heyecanlı olayı dinleme şerefine nail oldum. Başkan bey anlatırken bile heyecanını ve görevden sonra ardında tarihe bir nişane bırakmak arzusunda olduğunu anlayabiliyorsunuz. Şehrimizin ilklerinden bir eseri daha koleksiyonuma katmaktan ziyade kısa bir süre görevde duran bu harika insanın bir kare de olsa bize bir iz bırakmış olması beni çok mutlu etti açıkçası.

Remzi Cerrahogulu 1 1024X576

O yıllarda dini nikahlar yaygın olduğu ve henüz anavatana ve yasalarına alışkın olmayan bir halk olduğu için Mustafa Remzi bey bu konuya çok ilgilidir. Özellikle ilk nikahı bizzat gerçekleştirmek istemektedir ve işlemleri öğrenmek için Adana’ya kadar gider, resmi nikahın usul ve esaslarını öğrenir, geri döndükten sonra belediye tellallarına bir duyuru yaptırmıştır. Çok geçmeden ilk çift bulunmuştur, müracaatlar yapılır. Nikah için gerekli belgeler hazırlanır. Remzi bey babası İbrahim beyi, arkadaşlarını ve fotoğrafçı Cevdet beyi, Kaymakam beyi ve Vali Yardımcısını ve nezaketen eski başkan Nicola Philippi’yi de davet eder. Muhtar Molla Hasan Beyin kızıyla Hanifi Ağanın oğlunun nikah töreninden bize kalan bu harika fotoğraf bugün hem Cerrahoğlu ailesinin duvarını aynı zamanda İskenderun Arşivime şeref vermektedir.

Gelelim günün doğru sorusuna: Peki biz Remzi Cerrahoğlu’nu ne kadar tanıyoruz? Ne kadar tanıtıyoruz ? Ne kadar sahip çıkıyoruz?

Mustafa Remzi bey yıllar sonra belediyeye işi düşer ve duvarda eski başkanların fotoğraflarını görür fakat kendisini göremeyince çok üzülür. Usulünce anlatmaya izah etmeye çalışsa da karşılık bulamaz sonra aklına bu güzel olay gelir ve ilk nikah kayıtlarına ulaşılır… Başkan beyin fotoğrafının o duvara asılmasına vesile olacak olay yine bu nikah olmuştur. Şimdi Mustafa Remzi bey unutuldu, sokaktan ‘benim’ diyen İskenderunluya sorsak cevap alamayız. Mustafa Remzi Cerrahoğlu’nun ismi bir okula, parka, salona, kütüphaneye, arşive, sosyal tesise çok görüldü.

12 1024X576

(Fotoğraf için kadim dostum Ahmet KUMAŞOĞLU’na teşekkür ederim.)

Bugün Mustafa Remzi Cerrahoğlu’nun kabri Karayılan Mezarlığında aile kabristanında yer alıyor. Ahde vefa bir şehir için önemlidir özellikle şehri bugün yönetenler için hayatidir. Çünkü bugün şehri yönetmeye talip olan/yöneten sizler elbet bir gün vefat edeceksiniz, tarih tekerrürden ibarettir derler kim bilir belki de sizin için bu yazıyı birisi bile olmaz. Unutulmamak için hatırlamak şart Remzi bey için bir anıt düzenlemek, ismini yaşatmak bu şehrin gençlerinin boynunun borcudur. Tabi gençlere fırsat veren olursa.