DEĞİŞMELİ AMA NASIL ?

İyi düşünelim iyi olsun mu? Ben değişirsem dünya değişir mi?

Hepimizin bildiği klişe bir cümle var aslında.. Aklımıza gelen başımıza gelir. Aklımıza getirdiğimiz her şey yaşantımıza dönüşüyor ve eğer yaşantılar olumsuzsa bu durumdan kurtulmak için değişim istiyoruz. Arkadaşlarımız, ailemiz, işimiz, eşimiz kısacası yakın ilişki kurduğumuz alanların, kişilerin hangisinde sorun varsa değişimi orada istiyoruz.

Burada dikkat çekmek istediğim nokta şu, eğer değişimi sürekli çevremizdeki kişilerde ya da alanlarda  istiyorsak, işimiz oldukça zor. Zaman hızlı geçiyor, hayat da öyle… Başkalarında değişim yaratmak sanıldığı kadar kolay değil ve hatta bu güç bizim elimizde değil. Bu değişimi karşı tarafın istemesi, gönüllü olması şart. Eğer bu güç bizde olsaydı, yani istediğimiz gibi hızlı ve kolayca diğerlerini ve başka ortamları değiştirebilseydik o zaman kavgalar biterdi, savaşlar çıkmazdı, ayrılıklar olmazdı, kötülükler, başka canlılara zarar verme, cinayetler bunların hiçbiri olmazdı ve dünya oldukça yaşanabilir bir yer olurdu.

Peki o zaman değişimi başkalarında sağlayamıyorsak sorunlar devam mı edecek? Çözüm ne? Elbette değiştirme gücümüzün olduğu en kesin yer ‘Kendimiziz, kendi zihnimiz, yaşantımız, dolayısıyla da davranışlarımız’.. Bu değişim için de öncelikle yaşantılarımıza, olaylara ilişkin yüklediğimiz anlamlara bakmalıyız. Bu algıları yönetebilmek bizim elimizde. Hep karamsar ve kötü tarafından bakan bir zihin mutlu olamaz. Her yaşantının olumlanabilecek bir tarafı mutlaka vardır.. Ve bu tarafı çıkartmak bizim zihnimizin elindedir. Bu olumlu çıkarımdan sonra duruma uyum sağlama adımı sizi sakinleştirecek, içinizi rahat ettirecek en önemli adımdır. Birilerine uyum sağlamak, olaylara hoşgörülü ile yaklaşmak ‘BENİM EGOM, SENİNLE KURDUĞUM İLİŞKİDEN ÖNEMLİ DEĞİL’ mesajını içerir. Mutluluğu, oturduğumuz yerden katı duvarlarımızla, sadece karşı alanların veya kişilerin değişimi ile elde edemeyiz. Bu sebeple zihnimize yönelip, ne kadar uyum sağlayacağımıza, neyi ne kadar kabul edeceğimize bakmalıyız.

‘ÇOĞUMUZ, OLDUĞU GİBİ KABUL ETMEKTE ZORLANDIĞIMIZ AYRINTILARDA BOĞULUP, HAYATIN ANLAMINI, KEYFİNİ, NEŞESİNİ KAÇIRMIYOR MUYUZ?’

Buna ancak bizim kendi zihnimiz dur diyebilir. Peki ne yapmalı?

-Yaşantılarınızı değerlendirirken, önce zihninize olumlu kısımlarını yerleştirin. İstemediğim durumları da yaşayacağım. Kendime ve karşı tarafa güveniyorum.

-Olumsuzluklar elbette olacak, bunu nasıl olumlu duruma dönüştürüp baş edilebilir hale getiririm? Önce siz sonra diğerleri ne yapmalı? Bunu düşünün.

-Kendi kişiliğimden, değerlerimden ödün vermeden, karşı tarafa uyum sağlamanın ve ortak yaşamda anlayışla bulunmanın, kesişimlerini bulun. Başta da söylediğim gibi her şey sizin doğrularınız ve inançlarınızla ilerlemesin, egonuzu koyun kenara.. Ortak yaşam nasıl sürdürülür, inançla, sevgiyle, biz olmakla buna bakın.

Olumlu düşünceler, pozitif zihin (sevgiyle, güvenle, inançla)= Mutlu ilişkiler, mutlu evlilikler, mutlu arkadaşlıklar, mutlu iş hayatı, mutlu yaşamlar, mutlu aile demektir.

Haydi o zaman kendi değişiminize başlamaya ne dersiniz ?!