[email protected]
Yarım sezon geride kaldı. 41 puanla Bucaspor 1928 ve aynı puanlı Kocaelispor’un ardından İskenderunspor, 37 puanla ilk yarıyı 3. sırada bitirdi.

    

    Genel tabloya baktığımızda liderle arada sadece 4 puan var.3 puanlık sistemde bu fark fazla bir şey ifade etmez. Uzun yıllar sonra şehre şampiyonluk getirmiş ve 25 yıl sonra 2. lige yeniden yükselmiş bir takımın, oynadığı 19 deplasman karşılaşmasından sonra bulunduğu sıralama bir  başarı örneğidir benim için.

     5 ay boyunca tabir yerindeyse “göçebe” hayatı yaşayan futbolcuların konsantrasyonlarını bozmadan puan cetvelinin en üst sıralarında kalmaları takdire şayan bir durumdur.

   Şu psikolojiye bakar mısınız! Şehrinizi temsil eden takımınızın maçlarını yapacağı bir stadı yok. İç saha diye bir Antakya’ya, bir Osmaniye’ye, yarın belki Kırıkhan’a gidip oynuyorsunuz. Bu keşmekeşten aileniz bile sizi izlemeye gelemiyor. Hepi topu 70-80 kişilik taşıma seyirciye oynuyorsunuz. İskenderunla hiçbir şekilde bütünleşilememiş...Ne acıdır ki birçok İskenderunlu’nun, takımlarının 2. ligde oynadığından haberi bile yok! Bu olumsuz tabloya rağmen takımın bulunduğu nokta çok iyi. Yardımcı hocalarla çıkılan son deplasman maçında kayıp olmaması da kulüp işleyişinde belirli bir akıcılığın olduğunu gösteriyor.

     Kısa bir ara izinden sonra ikinci yarı hazırlıkları muhtemelen yeni hoca nezaretinde yeniden başlayacak. Açıkçası bu yıl, takımı bu stat sorunu nedeniyle hiç izlemedim. Bundan dolayı giden hoca hakkında yorum yapma imkanına sahip değilim. Yeni gelecek hocanın kulübü ve yönetim şeklini ne kadar benimseyip başarılı olacağını zaman gösterecek. Çünkü alt liglerdeki hocalar, “Boşta kalmayıp çalışayım da kulüp bana şart olarak neyi dayatırsa kabul ederim.” anlayışında oluyorlar. Umarım başarıya aç, çalışkan ve çıkış arayan bir hoca gelir.

      İskenderunlu futbolseverlerin bu başarılı sürece rağmen takımlarını doya doya seyredememeleri ise başlı başına ayrı bir hikaye. Bu kötü hikayenin baş aktörlerinin kimler olduğunu da bu şehir çok iyi biliyor. Bu arkadaşlara zamanı gelince de İskenderunlular gereken cevabı demokratik yollarla mutlaka vereceklerdir. İskenderun’un en tanınmış markasının evini yıkmak, binlerce insanın futbol zevkini yok etmek, takım şampiyonluğa giderken İskenderunlular’ın hiçbir şey hissetmemesinin sebeplerinin ne olduğu ortada. Depreme dayanıksız denilerek yıkılan stadın baş sorumluları ise İskenderun Belediye Başkanı Fatih Tosyalı ve yıkılmaması için mücadele ettiği söylenen, İskenderun’daki her hizmette başarısı olduğu vurgulanan ama ne hikmetse stadın yıkılmasını durduramayan hükümetin vekilidir.

    Şehrin göbeğinde bulunan ve yıkılmaya yüz tutan pislik yuvası bir Büyük Çarşı İş Hanı sorunu dururken, çöktü çökecek köhnemiş Peynirciler Pasajı oradayken ve bu yerlerin içerisinde her gün binlerce insan dolaşırken deprem riski yok ama statta var öyle mi! Geçiniz!..Biz sizlerin spora ve futbola nasıl baktığınızın farkındayız.

      İskenderunspor’un konakladığı tesislerde bulunan atıl bir kulübeyi bile  “Başka amaçla kullanıyoruz.“ diyerek İskenderunspor’a vermeyen bir yerel yönetim anlayışının, bu şehrin birbiriyle bütünleşmesini sağlayan, Türkiye’de kendi şehrinin ismini en çok duyurmayı başaran markasına ne kadar destek verdiği gayet açık!

     Velhasıl kelam bu şehir hep kaybediyor. Siyasiler bu şehre hiçbir şey katmıyorlar, özellikle de spora. Bakmayın siz tribündeki koltuklara yayılmalarına. Bireysel gönüllülerin gayreti ile de bu kadar mesafe katedilebiliyor. Bütünleşemeyen bir şehirde kıskançlık, bencillik, başarıya sahiplenme ve yöneten olduğunu zanneden anlayışın egemenliğine rağmen gelinen noktada İskenderunspor gayet başarılıdır. Şampiyon olamayıp bu yıl 1. lige çıkamasa da başarılıdır.

      Sezonun ikinci yarısında yeni hocayla başarılı olmalarını ve bu şehrin en güzel markasının arkasında olduğumuzu belirtmek istiyorum. Unutmayınız ki, bütün olumsuzluklara rağmen gelen şampiyonluklar, en güzel şampiyonluklardır.