Austin Flint, M.D, "Hastalığın tanımı kuşkusuz zordur. Olumsuzlama ile tanımlamak, ne olmadığını söylemek, olumlu bir tanım vermekten daha kolaydır; yani, tanımlanan şeyin doğasına veya özüne veya ayırt edici özelliklerine dayanan bir tanım. Hastalık, sağlığın yokluğu veya eksikliğidir, ancak bu sadece zorluğu aktarmak içindir, çünkü bir kerede soru ortaya çıkar, sağlık nasıl tanımlanır? Ve sağlığı tanımlamak, hastalığı tanımlamaktan daha az zor değildir."

Hastalığın tüm belirtileri, organizmanın sağlık koşullarını iyileştirmek için gösterdiği dostça çabalar ve iyileştirici eylemlerdir,  hastalık, yalnızca yaşam için doğal olan koşulların bozulmasının ifadesi ve sonucu olduğundan, doktorun tek yararlı görevi bu koşulları geri yüklemektir, hastalığın ortadan kalkması ve sağlığın yeniden kurulmasıdır.

Professor Gross "Hastalığın özü hakkında çok az şey biliniyor; aslında hiçbir şey bilinmiyor ", diyor.

Prof. George B. Wood ise,"Hastalığın unsurlarına ulaşmak için çaba sarf edildi, ancak çok başarılı değil, çünkü sağlıklı eylemlerin öz niteliğini henüz öğrenmedik ve onların dengesizliğini anlayamıyoruz".

Dr. Samuel Wilks, Kendi adıma, ilaçların ve diğer terapötik kurumların eylemleri hakkında neredeyse hiçbir şey bilmediğimize inanıyorum.

 "Ortodoks tıbbının işleyiş yöntemlerinin incelendiğinde, buradaki hekimlerin, yetenekli, bilgili, ciddi ve bilimsel olmalarına rağmen, hastalığın doğası konusunda tamamen yanlış yönlendirildikleri görülüyor. Hekimler, hastalığı örgütlü bir düşman ve pozitif bir güç olarak gördüler, vücuda karşı bir pozisyon almışlar ve hayati güçlerle savaş yürütüyorlar, bunların  reçete ettiği sözde kahramanca çareler, hastalığı yerinden etme ve kovma umuduyla, daha fazla sakatlıklara maruz bıraktığı halde, bu ilaçları mermi atar gibi görünmez düşmana(hastalığa) fırlatıyorlar.

Sözde tıp mesleğini icra edenler, hastalığın doğası hakkında bilmesi gereken çok az şeyin tamamen yanlış olduğunu; hastalığın kökeni ve doğası hakkındaki teorilerinin hatalı olduğunu, yapılan her yeni keşfi bir ilerleme işareti olarak gördükleri, bu keşiflerin aslında onları yalnızca gerçek bilimden, hastalığın gerçek nedenin anlaşılmasından uzaklaştırdığını ve hastalığın gerçek tedavisinden daha da uzaklaştırdığının farkında bile değiller.

 Az bilgi tehlikeli bir şeydir,

Modern tıp bilimi hastalığın doğasının ne olduğunu bilmiyorken nasıl başarılı bir şekilde tedavi edilebilir? Doğası bizim için tamamen bilinmeyen hastalıkları nasıl tedavi etmeyi ve iyileştirmeyi bekleyebiliriz? Bu, günümüzdeki tıbbi tedavinin aslında, büyük çoğunluğunun tamamen ampirik olduğunu ve çeşitli hastalıklardan muzdarip iken hasta üzerinde gerçekten çok sayıda deney olduğunu düşünmemize yol açmaz mı? sorunun gerçek çözümü buysa, uyuşturucuyla hastalığı bastırma veya 'iyileştirme'’ planının tamamının canlılığı ve hastalığın doğasını bastırmak olduğunu anlamak zor değildir.

Hastalık bir arınma sürecidir. Bu iyileştirici bir eylemdir. Engellerin üstesinden gelmek ve dolaşım kanallarını serbest tutmak hayati bir mücadeledir. Bu mücadele, vücudun kendini savunma eylemi ve iyileştirici bir çabadır, uyuşturucu amaçlı ilaçlar ile bastırılmamalıdır!

Gerçekten bu tıbbın yöntemi,  öldürme sürecinden başka bir şey olmadığı yeterince açıktır. Şimdi Profesör Clark'ın şu sözünün gerekçesini ve gerçeğini daha iyi görüyoruz: 'Her doz hastanın canlılığını azaltır’’

Hijyenik tıbbi sistem, hastalığın iyileştirici bir çaba olduğunu, sistemi arındırmak ve normal durumu iyileştirmek için hayati güçlerin mücadelesi olduğunu öğretir. Bu çabaya yardım edilmeli, yönlendirilmeli ve gerekirse düzenlenmeli, ancak asla bastırılmamalıdır. Ve bu her zaman ilaçsız başarılabileceğini belirtir.  Tüm ilaç sistemleri ise, hastalığın bastırılması, karşı çıkılması gereken, canlı ile savaş halinde olan bir şey, bir varlık veya madde olduğunu öğretir; hastalık kovulur, öldürülür veya sözde iyileştirilir; Bunu eczanenin tüm füzeleriyle birlikte kullanarak yapar.