Kimi şehirler vardır; denize bakar ama göğünde başka bir kıtanın acısı gezinir. İskenderun bu şehirlerden biridir. Körfezin mavisinden Kudüs’ün hüznüne uzanan bir vicdan hattı vardır burada. Sessizce, ama hiç kopmadan süregelen bir kardeşlik bağı…

Doğu Akdeniz’in kadim liman şehirleri, tarih boyunca yalnızca ticaretin değil, adaletin ve merhametin de taşıyıcısı olmuşlardır. Bugün ise bu limanlar, Filistin davasının vicdan aynasına dönüşmüştür.

Limanlar Sadece Mallar Taşımaz, Hafıza da Taşır

Tarihin birçok döneminde Doğu Akdeniz, sadece yük gemilerinin değil; fikirlerin, inançların, duaların da geçtiği bir deniz olmuştur. Osmanlı döneminde İskenderun Limanı Hac yolcularının uğrak yeriydi; Kudüs yoluna çıkanların bir kısmı buradan karaya ayak basardı. Suriye, Lübnan, Filistin ve Anadolu; birbirinden vizeyle değil selamla ayrılırdı. Aynı akşam namazı Gazze sahilinde de kılınır, İskenderun sokaklarında da aynı kıbleye dönülürdü.

Kanala Düşen Motosiklet Sürücüsü Kurtarıldı
Kanala Düşen Motosiklet Sürücüsü Kurtarıldı
İçeriği Görüntüle

O dönem sınırlar yoktu; ümmetin gönül coğrafyası vardı. Kudüs’le İskenderun arasına bugünkü gibi pasaportlar değil, misafirlikler, ticaret yolları ve dostluklar girerdi. Filistin meselesi de bir “dış mesele” değil, adeta evin içindeki bir yangındı.

Gazze İskenderun’a Uzak Değil:

Harita Yakındır, Kalp Zaten Oradadır

Bugün pek çoğumuz farkında değiliz ama İskenderun’dan Gazze’ye kuş uçuşu mesafe 500 kilometre civarındadır. Yani buradan İstanbul’a gitmek, Gazze’ye gitmekten uzundur. Bu fiziksel yakınlık, tarihî ve manevi bağlarımızla birleştiğinde çok daha büyük bir anlam kazanır. Körfezin dalgaları ile Gazze sahilinin dalgaları aynı Akdeniz’in içindedir. Aynı su, aynı rüzgâr, aynı gökyüzü...

Bu kadar yakınken bu kadar uzak kalmak, kalpleri yoran bir çelişkidir. O yüzden İskenderun, Gazze’yi haritadan değil, yüreğinden bilir.

Cengiz Akyüz: Bu Toprakların Kudüs’e Şehit Gönüllüsüdür

Filistin davası bu coğrafyada sadece sloganik bir mesele olmadı; bedel ödeyenler, can verenler oldu. Mavi Marmara’da şehit düşenlerden biri İskenderun’dan Cengiz Akyüz idi. O, yalnızca bir yardım gönüllüsü değil, İskenderun’un Gazze’ye yazdığı mektubun imzasıydı.

O günlerde körfezden Kudüs’e uzanan her bakış, bir çağrıya dönüşmüştü: “Zulme karşı liman olmaz, gemi oluruz!” Cengiz Akyüz’ün adı, bu şehirde yaşayan her yüreğe Kudüs’ün emanetini hatırlatır.

Doğu Akdeniz Sahilleri: Kudüs’e Açılan Deniz Kapıları

Bugün sadece İskenderun değil, Doğu Akdeniz’in tüm sahil şehirleri –Mersin, Lazkiye, Trablusşam, Sayda– aynı manevi hatta bağlıdır. Bu şehirlerin sahilleri, tarihte Kudüs’e çıkan yolların ilk adımıydı. Kervanlar bu limanlardan kalkar, Kudüs’e erzak, yardım ve asker taşırdı.

Bugün de bu limanların taşıdığı yükler değişti: Artık konteynerlerle değil, dualarla Kudüs’e gidiliyor. Ama yük hâlâ ağır. Çünkü zulüm büyük, sessizlik yaygın, ama ümmetin vicdanı hâlâ canlı.

Körfezde Kudüs’ün Gölgesi Vardır

Her şehir bir şeye bakar. İskenderun, denize bakarken Kudüs’ü düşünür. Çünkü bu coğrafyada deniz sadece mavi değildir; zaman zaman kızıl, zaman zaman da siyah bir aynadır. O aynada Gazze’nin yangını da yansır, bir çocuğun taşıdığı hurma da…

Doğu Akdeniz limanlarının yükü ağırdır. Çünkü sırtlarında sadece ticaret değil, bir ümmetin davası da taşınır. Bu yüzden her ezan vakti İskenderun’un göğü Kudüs için dua eder. Ve her özgür insan bilir ki, özgür Filistin’in yolu sadece diplomasiden değil, şehirlerin vicdanından da geçer.