Yenişehir Belediyesi Bebek Gelişim Merkezi açıldı Yenişehir Belediyesi Bebek Gelişim Merkezi açıldı

19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun Doğu Akdeniz liman şehirlerinden biri olan İskenderun, hem stratejik hem de ekonomik açıdan önemli bir merkez hâline gelmiştir. Bu süreçte, bölgedeki dinî yapılar da şehirleşmenin hem sembolü hem de aracı olarak işlev görmüştür.
Biz de bu dönemde yapılan Kaptanpaşa ve Hamidiye Camileri’nin kuruluşları, vakıf yapıları ve kent hayatındaki rollerini Prof. Dr. Naim Ürkmez’in İskenderun vakıfları üzerine yapmış olduğu araştırmalar ve arşiv belgeleri ışığında ele alalım. Her iki cami de yalnızca ibadet mekânları değil, aynı zamanda Osmanlı'nın taşrada merkezi otoriteyi kurma çabalarının bir parçası olarak ortaya çıkmıştır.
Giriş
İskenderun, 16. yüzyıldan itibaren Osmanlı idaresi altında kalan ve Halep vilayetine bağlı bir sahil şehri olarak gelişim göstermiştir. Özellikle 19. yüzyılda artan ticaret hacmi Osmanlı idaresinin bölgeye olan ilgisini artırmış, askeri ve idarî yapıların yanı sıra dinî mekânların inşası da önem kazanmıştır. Bu dönemde inşa edilen Kaptanpaşa ve Hamidiye Camileri hem şehirdeki Müslüman nüfusun ihtiyaçlarına yanıt vermek hem de Osmanlı’nın taşra yönetimini pekiştirmek amacıyla ortaya çıkmıştır.
1. Kaptanpaşa Camii: Fırka-i Islahiye’nin Mirası
1853-1856 Kırım Harbi’nin ardından Osmanlı yönetimi, Cebel-i Bereket ve Kozan çevresindeki aşiretleri kontrol altına almak amacıyla askeri harekâta karar vermiştir. 1865 yılında başlayan bu harekâtın ilk ikmal noktası İskenderun olmuştur. Bu sırada Fırka-i Islahiye ordusu 28 Mayıs 1865’te İskenderun’a ulaşmış ve burada lojistik çalışmalarına başlamıştır. Bu yoğun askeri hareketlilik şehirde bir caminin inşasını zorunlu kılmıştır¹.
Mevcut ama harap durumda olan bir cami Fırka-i Islahiye’ye bağlı Zafer, Nesim ve Mecidiye vapurları ile Osmanlı süvarileri tarafından 5 Kasım 1865’te tamir edilerek ibadete açılmıştır². Bu yapı zamanla “Kaptanpaşa Mescidi” olarak anılmıştır. Liman kenti olması nedeniyle şehirde artan nüfus ve yolcu trafiği mescidin Cuma namazlarına da hizmet verecek şekilde düzenlenmesini zorunlu kılmıştır. Bu amaçla 1902 yılında yıllık 4.000 kuruş gelir getiren dört dükkândan elde edilen gelirle mescide bir minber eklenmiştir³.
Aynı yıl, Hafız Mustafa Lami Efendi, mescidin hem imamı hem de vakıf mütevellisi olarak 200 kuruş maaşla görevlendirilmiştir. 1906 yılında ise caminin tamirat işlerini yürütecek yeni mütevelli olarak Abdülhafız Efendi atanmış, denetim ise Belen Evkaf Müdürü Ahmed Derviş Efendi’ye bırakılmıştır⁴.
2. Hamidiye Camii: Dini Teşkilatın Taşraya Yansıması
İskenderun’un 19. yüzyılın son çeyreğinde hızla büyüyen nüfusu mevcut cami ve mescitlerin yetersiz kalmasına neden olmuştur. 1892 yılında Askerî Teftiş Komisyonu İkinci Reisi İsmail Hakkı Paşa, şehirde yeni bir caminin inşası için Sultan Abdülhamid’e başvurarak hem inşaat izni hem de maddi yardım talebinde bulunmuştur⁵. Sultan, inşaat iznini vermiş fakat yardımı sınırlı tutmuştur.
Caminin yapılacağı yer konusunda yaşanan ihtilaflar ve keşif bedelinin yüksek bulunması nedeniyle inşaat gecikmiştir. 1901 yılında yapılan keşifte cami inşası için 326.000 kuruş gerektiği tespit edilmiş, bu rakam daha sonra 165.000 kuruşa düşürülmüştür⁶. Sultan Abdülhamid’in de onayıyla gerekli finansman Evkaf Nezareti bütçesinden sağlanmış ve inşaata başlanmıştır.
Bu süreçte Mehmed Hayreddin Efendi, caminin inşası ve idaresi için mütevelli olarak atanmıştır. Ayrıca Antakyalı Hacı Şerife Hanım, cami önündeki havuza akan içme suyunu vakfetmiştir⁷. Tüm zorluklara rağmen, 1904 yılında Evkaf Nezareti’nin emriyle çalışmalar hızlandırılmış ve Hamidiye Camii nihayet inşa edilmiştir⁸.
3. Vakıf Kültürü ve Sosyal Hafıza
1953 yılında, İskenderun Savaş Mahallesi’nde oturan Hacı Zeliha Maraşlı, Hamidiye Camii’ne evini vakfetmiştir. Vakıf şartlarında kendi adına hatim indirilmesi, kurban kesilmesi, örtüsünün camiye bırakılması ve cenazesinin omuzda taşınması gibi ayrıntılı talepler yer almaktadır⁹. Bu, İslami vakıf anlayışının taşrada nasıl güçlü bir sosyal aidiyet ve hafıza ürettiğinin de somut bir örneğidir.
Sonuç
Kaptanpaşa ve Hamidiye Camileri, sadece ibadet mekânları değil; aynı zamanda Osmanlı taşra siyasetinin, şehirleşme stratejilerinin ve toplumsal dönüşümün birer yansımasıdır. Bu iki yapı, İskenderun’un 19. yüzyıldan 20. yüzyıla uzanan tarihsel süreçteki dönüşümünü anlamak açısından kritik birer belge işlevi görmektedir. Özellikle vakıflar aracılığıyla camilerin inşası, tamiri ve yaşatılması, dinî yapının halkla kurduğu bağı gözler önüne sermektedir.
Dipnotlar
Halaçoğlu, Y. (1996). Fırka-i Islahiye ve Osmanlı Yönetiminde Aşiret Politikaları. s. 35.
BOA, EV. MKT, 2694-282.
Evliya Çelebi, Seyahatnâme, 1999, Cilt 2, s. 32-33.
Türkmen, İ. (1937). İskenderun’da Osmanlı Vakıfları, s. 557.
BOA, Y. MTV, 61-42; BOA, EV. MKT, 1809-156.
BOA, EV. MKT, 2011-7; 2072-129; 2376-10.
BOA, MŞH. ŞSC.d, 5249.
VGM.d, 944, s. 111; VGM.d, 169, s. 156-157.
BOA, Y. PRK. AZJ, 39-117; BOA, ŞD, 156-60.