Bu kent, yalnızca bugünün değil, geçmişin de bir yadigârı. Ama ne yazık ki bu zengin miras çoğu zaman gözlerden saklı, gönüllerden uzak kalmış bir sır gibi duruyor. Oysa bu şehrin hafızası sayısız değerli eseri barındırıyor. Gelin, birlikte bu sessizliğin perdesini aralayalım.

Yeniden Refah Partisi İlçe Teşkilatından İGC Ziyareti
Yeniden Refah Partisi İlçe Teşkilatından İGC Ziyareti
İçeriği Görüntüle

Antik Kentlerin ve Kalelerin Gölgesinde Bir Tarih

İskenderun, tarihin farklı dönemlerinde pek çok medeniyete kucak açmış bir liman kenti. Alexsandra Antik Kenti'nin kalıntıları ve Sütunlu Liman'ın izleri şehrin geçmişinin ne kadar derinlere uzandığının birer kanıtı. Bu toprakların altı Arkeolojik Sit Alanları, Kaya Mezarları ve Nekropol Alanları gibi sessiz hazinelerle dolu. Sarıseki Yunus Sütunu (Septimus Severus Takı) gibi anıtlar Roma İmparatorluğu'nun kudretli izlerini taşırken, Kurt Kalesi ve Sarı Seki Kalesi'nin heybetli surları bu toprakların stratejik önemini haykırıyor.

İnançların ve Kültürlerin Kesim Noktası

Kentin dini ve kültürel çeşitliliği, camiler ve kiliselerde kendini gösteriyor. Bu topraklarda farklı inançların yan yana, omuz omuza var olduğunun birer nişanıdır. Camilerin ve kiliselerin duvarlarındaki figürler, resimler ve işçilikler, bir sanat galerisindeki tablolar gibi sessizce konuşur durur. Nardüzü Camii, II. Abdülhamid Han Hazretlerinin kutsal bir emaneti olarak bugüne ulaşmıştır. Yine İskenderun'un en önemli dini yapılarından biri olan Kaptanpaşa Camii de kendine has mimarisi ve tarihi dokusuyla bu şehrin manevi mirasının en belirgin sembollerinden biridir. Ortodoks Kilisesi'nin 1876 tarihli kâgir mimarisi, Rum Katolik Kilisesi'nin ibadet ve ek binaları, Süryani Kilisesi'nin tek nefli planı, bu çok sesli kültür mozaiğinin bir parçasıdır. Kentin uluslararası geçmişine tanıklık eden Fransız Askeri Mezarlığı ve Kore Şehitliği Anıtı gibi anıtlar farklı milletlerden insanların bu topraklarda bıraktığı derin izleri gözler önüne serer.

Ticaretin ve Sosyal Yaşamın Kalbi

Ticaretin ve sosyal yaşamın kalbi hanlarda ve diğer sivil mimari örneklerinde atar. Gazali Han'ın köşesi pahlanmış mimarisi, Mihail Elyan Hanı'nın "L" şeklindeki planı, geçmişte bu kente canlılık getiren tüccarların, seyyahların, yolcuların hatıralarını taşır. Eski Mezbahane, Yeni Hamam gibi yapılar da dönemin günlük yaşamının vazgeçilmez birer parçasıydı. Onlar, sadece tuğla ve harç yığını değil, şehrin ruhunun, sesinin, kokusunun birer yansımasıydı. Bu binalar bir zamanlar hayatla dolup taşan, şimdilerde ise sessizliğe bürünen mekanlardır.

Şehrin Hafızasındaki Günlük İzler

Ve en şaşırtıcısı bu şehrin sokaklarında, günlük hayatın içinde erimiş nice değerli yapı var. Onlarca ev var mesela hala Osmanlı döneminden kalan. 5 Temmuz İlkokulu'nun Fransız işgal döneminden kalma hikayesi, Nüfus Müdürlüğü binasının bir zamanlar bir konut olarak kullanılmış olması, Dr. İbrahim İnal Hastanesi'nin bir zamanlar bir ev olarak başlayıp, pek çok cana umut olması... Demiryolları İstasyon ve İdare Binası İskenderun'un bir zamanlar önemli bir ulaşım merkezi olduğunun göstergesidir. Deniz Feneri'nin 1864'ten beri ayakta durması, TEK Binası'nın tek mekandan oluşan yalın mimarisi şehrin sadece ticari değil, sanayi ve altyapı alanındaki gelişimini de belgeler.

Bu yapılar sadece geçmişin değil, bugünün de birer parçası. Merkez Bankası binası, 1950'ye kadar Fransız Konsolosluğu iken ardından şehrin finans merkezi haline geldi. İngiliz Konsolosluğu ve İran Konsolosluğu olarak kullanılan yapılar İskenderun'un bir zamanlar uluslararası diplomasinin önemli bir merkezi olduğunu kanıtlar. Mithat Paşa İlkokulu bir zamanların rahibe okulu olarak kurulurken şimdilerde nesiller yetiştiriyor. Gazeteciler Cemiyeti'nin bulunduğu bina restore edilerek yeni işlevine kavuştu. İskenderun Lisesi, 1901'den beri ayakta duran ve Türkiye'nin en eski liselerinden biri olma unvanını taşıyan tarihi bir yapıdır. Kız Sanat Enstitüsü ve Kız Meslek Lisesi gibi binalar ise genç kızların mesleki eğitimine adanmış önemli kurumlardır. Meyankökü Fabrikası'nın lojmanı 1902'de kurulan sanayi devinin yerel halka bıraktığı bir mirastır.

Bu eserler sadece eski binalar, köprüler veya mezarlar değildir; onlar bizim hikâyemizdir. Onlar, bu toprakların sessiz tanıklarıdır. Bırakmayalım ki, bu tanıklar suskunluğa gömülsün. Gelin bu yitik zamanın izlerini takip edelim ve bu şehri yeniden keşfedelim.