Bazen öyle anlar olur ki, hayattan tam olarak ne istediğimizi bilemeyiz.
Sonra birden, hayat bize tatlı bir cilve yapar,
sessizce yaklaşır ve bir işaret bırakır.
„Serendipity” kelimesinin Türkçede tam bir karşılığı yok belki ama ona „mutlu tesadüf”, „aramazken bulunan” ya da „hayatın cilvesi” diyebiliriz.
Bu kelime ilk kez 1754’te İngiliz yazar Horace Walpole tarafından kullanılmıştır ve “The Three Princes of Serendip” adlı eski bir Pers masalına dayanır.
Masaldaki prensler, yolculukları sırasında karşılaştıkları tesadüfü olayları yalnızca şansa bağlamaz, dikkatle gözlemler, düşünür ve sezgilerini kullanarak pek çok şeyi keşfederler.
Tıpkı Newton’un başına düşen elma gibi.
O elma herkesin başına düşebilirdi ama yalnızca Newton durup „neden?” diye sordu.
Sıradan bir olay gibi görünen bu an, onun merakı sayesinde yerçekimi kanununa dönüşmüştü.
İşte serendipity tam da budur,
Şansın seni bulması değil, senin şansı fark etmen ve ona anlam kazandırmandır.
Hayat çoğu zaman doğrudan konuşmaz, küçük işaretlerle seslenir bize ve
Bir cümle, bir bakış, yeni tanıştığın biri ya da tam da ihtiyacın olan yerden açılan bir kitabın sayfası…
Bunlar tesadüf gibi görünse de, bazen içimizde uzun süredir sessizce bekleyen bir duyguyu uyandırır.
Bir yönü hatırlatır, bir soruyu çağırır ya da seni artık hazır olduğun bir dönüşüme davet eder.
Ama biz çoğu zaman çok fazla düşünür, çok az hissederiz ve fark etmekte zorlanırız.
Ya çok hızlı yaşarız, ya da elimizdeki o tesadüfü dönüştürmeye cesaret edemeyiz.
Bu yüzden hayatın bize sunduğu o tatlı tesadüfleri fark edemeyiz ve o anlari kaçırırız.
Oysa bazen bir şeylerin peşini bıraktığımızda, hayat bize asıl ihtiyacımız olanı sessizce getirir.
Aradığımız başka bir şeyken, hayat bir köşeden çıkıverir ve küçük bir tesadüf armağan eder.
Bu, hayatın sana usulca gülümsediği andır.
Onu görebildiğinde, sadece o ana değil, kendine de başka bir gözle bakmaya başlarsın.
Yani mesele, karşımıza çıkanların kıymetini görmek ve onlarla ne yapacağımızı bilmektir.
Belki de senin hayatında da bir „elma” düştü.
Belki fark etmedin.
Fark etmediğin o küçük işaret ne olabilir?
Ve onu şimdi görsen
Hayatın sana ne söylemeye çalıştığını duyabilir misin?




