Lepis Lazuli ile adım attığı edebiyat dünyasına kısa sürede yeni kitaplarını ekleyen yazar Seman Naz, ikinci kitabının Zümrüt, üçüncüsünün Lerimar, dördüncü eseri Safiri de bu yılın başından itibaren okurla buluşturmanın mutluluğunu yaşadığını söyledi.

Kadın yaşamının derinliklerine, doğadaki şifalı taşlar üzerinden anlamlı bir yolculuk ile yazarlık serüvenine de yüzyılın felaketine neden olan depremler sonrası başlayan mülkiyeli yazar Sema Naz, hayatına yön veren bu kırılma noktasına işaret ederek “Lepis Lazuli özel bir taş, yedi taşın birleşiminden oluşuyordu. Ona baktığımda bana deprem gecesini hatırlattı. Hikâyeler de o geceden sonra doğdu bende” dedi.

Kardeş ezgiler Arapça ve Etnik Müzikleri Konseri…
Kardeş ezgiler Arapça ve Etnik Müzikleri Konseri…
İçeriği Görüntüle

İlk öyküsünü “gecenin mavisi giren bir kadın” olarak kaleme alan Sema Naz, bu kısa öykünün hayatına yeni bir pencere açtığını ifade ederek “Zamanın ne zaman biteceğini bilmemek, ertelenmiş tüm hayalleri hayata geçirme sorumluluğunu da beraberinde getirdi. Bu düşünceyle, ilk kitabımı kısa sürede yazıya döktüm. Köklerimizden ilham alarak, biz hikaye anlatıcılarıyla büyüdük, dedelerimizden, ninelerimizden masallarla beslendik yıllarca. Onlar sözlü anlattı, ben yazılı hale getirdim. Biz bu dünyaya hikâyelerle geldik” diye konuştu.

Bu serinin ‘Kırk taş, kırk kadın’ öykü kitabı olarak belirlendiğini vurgulayan Sema Naz “Öykü serimizde; her şey yolunda giden, bir hayatın getirdiği bir süreç olmuyor, kadınlar için. Kadının acılarla da yaşadığı bir hayat kesitini aktaran bir seriden oluşuyor. İlk kitabım Lepis Lazuli, okurla buluştuğu günden buyana okurlardan çok ilgi gördü, dikkat çekti. Okurlar anlatılan, aktarılan hikâyelerin, öykülerin içerisinde buldu kendini. Çünkü tüm hikâyeler bu yörenin ve insanımızın kendisiydi. Okurlarımızı daha da fazla merakta bırakmamak için, okurla buluşturduğumuz ilk kitabın ardından serinin de çalışmaları sürüyordu. Bu yılın başından itibaren üç kitabımızı daha okurumuzla buluşturmanın mutluluğunu yaşıyorum” şeklinde konuştu.    

Serinin ikinci kitabı olan ‘Zümrüt’ de yine ana tema kadın ile benzeştiğine vurgu yapan yazar Seman Naz şunları aktardı: “Zümrüt taşının dönüşümünü kadının hayat yolculuğuna benzetiyorum. Zümrüt’ün genç hali o kadar açık ve solgun yeşildir ki, insan gibi aynı. Kendini donattıkça rengi pırıl pırıl bir yeşil maviye dönüşür. Öyle insan da olgunlaştıkça, kendisi baş eğilir ama o kadar aydınlık yüz oluşur, kendinden emin olur ki, etrafına ışık saçar.  Bana göre kadın; doğurgan, üretken ve barış yanlısı oluşuyla, zorluklara rağmen yeniden var olabilen bir güç simgesi kadını seçtim, çünkü kadın vazgeçmeyendi. Elindeki iki taş ve bir tencereyle çocuğuna yemek yapabilendi. Kara Fatmalardan, Nene Hatunlardan, Zübeyde Hanım'dan ilham aldım. Çünkü bir kadın, bir çocukla dünyayı değiştirebilirdi, öyle de oldu. Üçüncü kitabım ‘Lerimar’ Kahve Tadında Öyküler. Denizci bir babanın kızına ithaf ettiği ve insanın ruhunu tarayan bir taş olan Lerimar, hikâyesini anlatıyoruz. Tabi ki biz Hatay olarak, deniz mavisi ve yeşilin iç içe doğasını buluştuğu yerde yaşıyoruz. Mavinin özgürlük, insanın huzuru, sonsuzluk olduğunu biliyoruz, aynı zamanda mavinin. O yüzden denizlerimizle, umutlarımızla Larimar, bize kahveyi anlatısın...”

Kır taş Kır Kadın serisinin, dördüncü kitabı Safir ile de kadınların sadece güzel anılarını değil; boşanmalarla, kayıplarla, açlıkla ve umutsuzlukla örülü zorlu hayatlarını da yansıtan bir eser olduğunu vurgulayan Sema Naz “Ancak tüm bu acılara rağmen kadının içindeki yeniden doğuş gücünü ön plana çıkarır. Kadın, bir anka kuşu gibi küllerinden doğar, en güzel hâli annelik olabilir. Çünkü anne, yurdunu koruyacak yeri gelir evladından bile vazgeçebilir. Ama gerektiğinde mermilerin üstünü çocuğunun örtüsüyle örtebilir. Onun adı annedir. O yüzden kadının en güzel hâli ‘Cennetin diğer adı’ dedik. Anne öykülerinde sizleri baş başa bırakmak istiyorum” dedi.

Sema Naz4Sema Naz3Sema Naz2Sema Naz1Sema Naz