Sessizlik Sağır Ediyor

Sessizlik Sağır Ediyor

Dünyanın, geçmişten günümüze kadar uzanan devinimleri ile birlikte, içinde bulunduğu mevcut durum sanki bir hengâmeyi, bir keşmekeşliği, bir kaosu, bir çılgınlık durumunu, bir karamsarlığı, bir kargaşayı anımsatmıyor mu?

Varış noktasını ve zamanını bilmeksizin, doludizgin bir yerlere varmaya çalışan freni tutmayan bir araç gibi değil mi?

Karşısına çıkanı, hiç yaşam şansı tanımaksızın önüne katan ve yok eden bir araç gibi…

Her yer feryat figan. Her yer bağırış.

Çığlık yani. Tıpkı Norveçli ressam Edvard Munch’un 1893 tarihinde yaptığı tablo gibi. Çığlık yani orijinal adı ile “Skrik”…

Ne kadar güzel ifade etmiş. Günümüzde geçerliliğini koruyan ve gelecekte de geçerliliğini koruyacağını düşündüğüm mükemmel bir sanat eseri. Mevcut durumu net bir şekilde ortaya koyan, hatta özetleyen bir varoluş biçimi, bir mevcudiyet hikâyesi.

Dünyadaki bu durumu ifade ederken kullanılan kelimelerin yerine, tam tersini düşündüğünüz oldu mu hiç?

Yani “sessizlik”…

Sağır edici bir sessizlik hakim değil mi aslında, bütün bu hengamenin ortasında. Tıpkı Skrik tablosunda olduğu gibi.

Neden mi?

İnsanlık kendine sunulanın peşinden koşuyor da ondan. Kendine sunulan kadarını yaşıyor da ondan. Kendine sunulan kadar var oluyor da ondan. Üstelik bunu insanlığa sunanlardan tek bir kelime açıklama yokken.

Kısaca, derin bir sessizlik…

Peki, bu bilinmiyor muydu? Tahmin edilemedi mi? Teknolojik gelişim ve değişim bunu işaret etmemiş miydi?

Bilgisayar, internet, cep telefonları, vb. gibi teknolojiler bunların bir parçası değil mi?

Daha sonra, uygulamalar ve bunların kullanım amaçları?...

“Şimdi sırada ne var” ve “gelecekte ne olacak” sorularını duyar gibiyim.

Bu uygulamalar ve arama motorları ile ne gördüğünüz kontrol edilebilir. Manipüle edilebilir. Akıllarınıza kazınabilir. Aramaları ve kullanım amaçlarını bilirseniz, her şeyi bilirsiniz demektir. İnsanlığın ümitlerini, çekincelerini, sevinçlerini, gece yatmadan önce en son düşündüğünüz şeyi bile… Veriler paylaşılırsa ederi ekonomiyi ve finans piyasalarını çok ciddi bir şekilde etkiler. Çünkü veri günümüzde para demektir.

İnsanlık bundan sakınabilir miydi?

Sağdan ya da soldan, bilir ya da bilmez kişilerden, uyduran ya da uydurmayanlardan, insanlık yarım yamalak ta olsa bunu biliyordu. Sadece kullanmak istedi.

Sosyal medya veya mesajlaşma uygulamaları ilk çıktığında o tik’ledikleri küçük kutucukta bu kısmen de olsa yazıyordu. Ama insanlık yine tik’ledi. Çünkü bu yenilikleri kullanmak istedi. Bir parçası olmak istedi bütün bunların. Yine kendi seçimi…

Bu durumda, şimdi ben rest çekiyorum ve bunu kullanmak istemiyorum demek tepki olabilir ama yenisi de çözüm değil. Zamanında sosyal medya ve uygulamaları gündeme geldiğinde hemen hemen kullanmayan olmadı. Halen bunu kullanırım ama diyenler var. Yani birini kullanırken, diğerini kullanmıyor.

Ya hiç kullanmayacaksın, ya da çemkirmeyeceksin o zaman. Yenisi ya da iyisi yok. Hepsi günün sonunda aynı kapıya çıkacak.

Çok sevdiğim ve değer verdiğim bir dostumun söylediği cümleler ile bitirmek istiyorum:

Hayatı yaklaşık 50 km2’lik bir alanda geçen bir dostumun şakayla karışık sözleri geldi aklıma:

“Bana ait verilerin paylaşılması beni ancak şereflendirir. Önemli biri olarak hissederim” diyerek olayı makaraya alması, durumu özetliyor sanırım.

Bir de, pandemi var değil mi?

Pandemi bunun neresinde derseniz, cevabım şu şekilde olur:

Derin bir sessizlik hakim değil mi? Sağır edici derece…

Bekleyip hep birlikte göreceğiz.