MKÜ İskenderun Turizm ve Otelcilik Yüksekokulu Müdürü Yrd. Doç. Dr. Hatice Pamir, arkeolojik doku bakımından çok zengin bölge olarak nitelediği Hatay’da insanlık tarihinin kesintisiz iletişim sürecinin izlenilebildiğini söyledi.Hatay arkeolojik doku açısından ender bölgelerden birisi olduğunuifade eden Yrd. Doç. Dr. Pamir, 1995 yılından beri Hatay’da arkeolojik bilimsel çalışma yapan ve yapılan uluslararası çalışmalara katkı sunduklarını, çalışmalarını yoğun olarak Samandağ, Antakya ve Reyhanlı bölgesinde yaptıklarını bildirdi. MKÜ bünyesinde kurulan Araştırma Merkezi’nin arkeolojik açıdan Türk tarihinin merkezi de olduğunu kaydeden Pamir, “Böyle bir merkezin kurulması, tarih biliminin bölgedeki arkeolojik dokulara yaklaşımında önemli bir adımı da oluşturuyor. Hatay’da birçok höyük bulunuyor ve bazılarında da kazılar sürüyor. Ben de yapılan bu kazılardan Samandağ ve Antakya yöresini seçtim. Bu bölgede bir takım yerleşim birimleri var. Titus Tüneli, Beşikli Mağara. Aslında Antakya’ya kadar uzanan büyük bir şehir ve Doğu Akdeniz’in en önemli liman kentlerinden birisi” dedi.ÇEVLİK İSKENDER’İN STRATEJİK LİMANIABD (Irak işgali öncesi) İskenderun Limanı’nı istediği gibi, Büyük İskender de geldiğinde, o dönemde stratejik öneminin farkında olduğu Çevlik’te büyük bir liman kurduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Pamir, “Antakya, Samandağ ve Çevlik Limanı, ticaret ve liman şehri olarak sürekli birbirini beslemiş. Doğu akdeniz Bölgesinde verilen isimin ‘levent’ denilen bölgeyi oluşturuyor. Deniz ticaretinin de hep bu bölgelerde yoğunlaştı ve kültür bu bölgelerden batıdan doğuya, ya da doğudan batıya taşındı.Yani bu bölgelerin; leventin önemi hem insan, hem kültür hareketliliği açısından çok büyük” diye konuştu.Almanya, Japonya, İngiltere, Kanada ve Avusturalya’dan da çeşitli üniversitelerin araştırma ekipleri ile Almanya’da bir demir çelik fabrikasının katkı verdiği Samandağ-Antakya bölgesindeki kazının sürdüğünü ifade eden Hatice Pamir, Üzerinde çalıştıkları projenin; bölgenin topografik bakımdan nasıl etkilendiğini, kıyı değişim çizgilerinin yerleşim birimleri üzerindeki etkilerini belirlemek üzere yapıldığınıvurguladı.Yrd. Doç. Dr. Pamir, bölgede pamio coğrafik araştırma ve kil analizi yapıldığını, radyokarmin örneklerinin alındığını, ikibin yıllık süreçte de kıyı kenar çizgisinde karanın yükselmesiyle iki metreli değişiklik olduğunuanlatarak, bölgenin önemini yitirmesinde depremlerin de etkili olduğunu vurguladı.300 HÖYÜK VARBir merkez oluşturarak, halkaları çevresine göre genişletmek istediklerini ancak önce merkezin bulunması ve ortaya çıkartılması gerektiğine işaret eden Pamir, “Bölge, Anadolu ve Afrika ile bağlantılı olan göç hareketlerinin yaşandığı, buna uygun geçitlerin bulunduğu bir nokta. Ayrıca denize ulaşılan bir bölge. Yolların ve doğal geçitlerin kesiştiği yer. Höyüklerin yoğunluğu da tarımsal iklim koşulları ve uygun toprakları gösteriyor. Hatay’da 300’ün üzerinde höyük var. Ama hepsi aynı zamanda kurulmamış farklı zamanlarda kurulmuş ve çok eski dönemlerden günümüze kadar gelmiş” diye konuştu.Amik Ovasının araştırmacılara kesintisiz yerleşim süreci verdiğini sözlerine ekleyen Pamir “Samandağ (Üçağızlı Mağara) ve Altınözü’nde taş çağından kalma yerleşim yerleri bulundu. Su kaynakları, maden ve yeraltı zenginliklerinin bulunması da önem taşıyor. Doğal geçitler Mezopotamya’yı Anadolu Plataso’na bağlıyor. Asi Nehri’nin doğal geçit olarak kullanılan bir vadi yatağı olması da önemli” dedi.
Editör: TE Bilisim