Bir kabus çöktü 6 Eylülʹde İskenderunʹun üzerine. Aslında bu kabus ve karabulutlar, 4.5 yıl önce dolaşıyordu İskenderunʹun üzerinde. Ama, bu bulutları dağıtacak, bir babayiğit çıkmadı ortaya.Hep politika haline getirildi ama, çoğu kişi ve kuruluş samimi değildi. 6 Eylül tarihinden itibaren herkes çıktı er meydanına. Dedim ya sırf politika. Herkes, güzelim İskenderun Körfeziʹne toksik yüküyle birlikte batan Ulla gemisini reklam aracı olarak kullandı.Hani o ciğerlerini sevdiğim, meydanlarda bağıran, dava açmak için girişimlerde bulunan, İskenderunluluk nutukları atan o yiğitler.Hani, odalar, meslek grupları, sivil toplum örgütleri, belediye başkanları, velhasıl seçilmişleri-atanmışları, nerede?İskenderunʹun bayraktarlığını yapan cesur yürekleri göremiyorum şimdi.6 Eylülʹde bir balon gibi şişti, şimdi ise indi.Herkes tanınmak istendi Ulla sayesinde ülke genelinde.4.5 yıldır yatan milletvekilleri, belediye başkanları, odalar, sivil toplum örgütleri ve meslek grupları, gemi battıktan sonra bir kaplan gibi kükredi ve ˮBu gemi çıkacak, çıkmak zorundaˮ, ˮİskenderun körfezi zehirleniyor, balıklar ölecek hayat bitecekˮ gibi demeçlerle halkı galeyana getirmeye çalıştılar. Yürekten, İskenderunʹa duyulan sevgiden yapıldı bu açıklamalar(!)Gemi 6 Eylülʹde battı ve aradan iki ay geçti. O cesur yürekler şimdi ortalarda gözükmüyor.Ne cesur yürekler ve kentseverlermiş(!) İskenderunʹda balıkçılık sektörünü, yaşamı, ve psikolojik ortamı tarumar eden Ulla gemisi unutuldu.Çevre ve Orman Bakanlığı söyledi söyleyeceğini ve unuttu.6 Eylülʹden itibaren denizden alınan su numuneleri şimdi seyrekleşti.Alınan numunelerin sonuçları artık açıklanmıyor.Öyle bir ana geldik ki, sanki Ulla İskenderunʹa gelmemiş, 4.5 yıl kalmamış ve batmamış. Yaşadıklarımızı ne çabuk unutuyoruz.Bizi yönetenler, bizim aleyhimize olanları unutturmak için çaba sarf ederken, biz de karşı bir reflekse giremiyoruz.Yani unutkan bir milletiz.Şovu seven, sıcağı sıcağına haykırmayı, celallenmeyi seven milletiz vesselam.ˮNe oldu bizeˮ diye başlayıp devameden şarkıyı hatırladım bir anda.Ne oldu, ne oluyor bize Allah aşkına?Neden bu unutkanlık, vurdumduymazlık, ilgisizlik?Körfez tehlike altında kimsenin kılı kıpırdamıyor.Toksik atık çözüldü çözülecek, Çevre Bakanlığıʹndan bir hareketlilik yok. En önemlisi, Çevre ve Orman Bakanlığıʹnı dürtecek İskenderunʹda bir kamuoyu yok.Birçok seçilmişler, ˮyaptık yapacağımızı, bizden bu kadarˮ derken, iktidar partisi temsilcileri de ˮAncak biz çıkarırız bu gemiyiˮ demelerine rağmen bir adım atmıyorlar.İktidarsan çıkar bu gemiyi. Ankaraʹdan İskenderunʹa mesaj göndermek veya kulislerde konuşmak kolay. Önemli olan söylediğinin arkasında durman.Çevre Bakanlığıʹnın şu andaki politikası, gemiyi unutturmak anlaşılan. Bu politika bana 18 yıl önce Karadeniz kıyılarını cehenneme dönüştüren Çernobil vakıasını hatırlatıyor.Zamanın Sanayi Bakanı Cahit Aral, bölgeye giderek çay içti ve halka, bu olayın tehlikeli olmadığını anlatmaya çalıştı. Aradan 18 yıl geçti ve hemen hemen her evde bir kanserli hasta var: yeni doğan bebeler ise, engelli veya ölü.Gerçi Bakan buraya gelip suda tehlike yok demedi ama, oturduğu yerden tehlikenin söz konusu olmadığını açıkladı.Açıklama yapıldı yapılmasına ama, neden çıkartılması için girişimler ağırdan yürütülüyor. Hani, Ekim ayı sonuydu.Bakan çıkıp bu konuda açıklama yapması gerekiyor. İskenderun halkı bu açıklamayı bekliyor.Ben, aha buraya yazıyorum. bu gemi bu gidişle ancak 4.5 yıl sonra İskenderun Körfeziʹnden çıkar.Tabi ki ondan sonra her şey bitecek.İdris AYDOĞAN
Editör: TE Bilisim